1 Mart 2007 Perşembe

Kyoto Protokalü Tam Metin Devamı

5. Tarafların toplam bütünleşik emisyon indirimlerini yerine getirmemeleri halinde, bu anlaşmanın taraflarından her biri bu anlaşmada açıklanan kendi emisyon oranlarından sorumlu olacaktır.

6. Kendisi de bu protokole Taraf olan bir bölgesel ekonomik bütünleşme örgütü çerçevesinde, ve bu örgüt ile birlikte, müşterek hareket eden Tarafların böyle hareket etmesi halinde, bölgesel ekonomik bütünleşme örgütüne üye her bir Devlet üye münferiden/tek başına ve Madde 24'e uygun hareket eden bölgesel ekonomik bütünleşme örgütü ile beraber, toplam bütünleşik/entegre emisyon indirimlerinde başarısız olunması halinde, bu Maddeye uygun olarak belirtilen kendi emisyon/yayım seviyelerinden dolayı sorumlu olacaktır.

MADDE 5

1. Ek I'de yer alan her bir Tarafın, ilk taahhüt süresinden önceki bir yıldan geç olmamak kaydıyla, Montreal Protokolü tarafından düzenlenmemiş kaynaklara göre antropogenik/insan türümsel emisyonları ile sinkler kullanılarak kaldırılan tüm sera gazlarının, tahmin eden ulusal bir sistem içinde bir yere sahip olacaktır. Aşağıdaki Fıkra 2'de belirtilen metodolojileri oluşturan böyle ulusal sistemler için kılavuzlar üzerinde, bu Protokol Tarafları'nın bir araya geldiği Taraflar Toplantısının ilk toplantısında kararlaştırılacaktır.

2. Montreal Protokolü tarafından düzenlenmemiş kaynaklara göre antropogenik/insan türümsel emisyonlar ile sinkler kullanılarak kaldırılan tüm sera gazlarının tahminine ilişkin metodolojiler, İklim Değişimi üzerindeki Hükümetler Arası Panel'de kabul edilecek ve Taraflar Toplantısı' nın ilk toplantısında kararlaştırılacaktır. Böyle metodolojilerin kullanılmadığı yerlerde, bu Protokol Tarafları'nın bir araya geldiği Taraflar Toplantısının ilk toplantısında üzerinde anlaşılan metodolojiler uygulanacaktır. Diğerlerinin yanı sıra, İklim Değişimi üzerindeki Hükümetler Arası Panel tarafından yapılan çalışma ve Bilimsel ve Teknolojik Tavsiye Yardımcı Kurumu Tarafından sağlanan tavsiye esas alınarak bu Protokol
Tarafları'nın bir araya geldiği Taraflar Toplantısı, Taraflar Toplantısınca alınmış ilgili kararları tamamen göz önünde bulundurarak söz konusu metodolojileri ve düzenlemeleri düzenli olarak gözden geçirecek ve uygun olduğu takdirde değiştirecektir. Metodolojilere veya düzenlemelere ilişkin herhangi bir revizyon sadece bu revizyonun ardından düzenlenen taahhüt süresi göz önünde bulundurularak Madde 3 kapsamındaki taahhütler ile olan uygunluğun temin edilmesi için kullanılabilecektir.

3. Ek A'da listelenmiş kaynaklara göre antropogenik/insan türümsel emisyonları ve sinkler kullanılarak kaldırılan tüm sera gazlarına eşdeğer karbon dioksiti hesaplamak için kullanılan küresel ısınma potansiyelleri, İklim Değişimine Yönelik Hükümetler Arası Panel'in üçüncü oturumunda/toplantısında kabul edildiği şekilde olacaktır. İklim Değişimine Yönelik Hükümetlerarası Panel'e ilişkin çalışma ve Bilimsel ve Teknolojik Tavsiye Yardımcı Kurumu Tarafından sağlanan tavsiye temelinde, bu Protokol Tarafları'nın bir araya geldiği Taraflar Toplantısı, her bir sera gazının küresel ısınma potansiyelini gözden geçirecek ve gerekli gördüğü takdirde, Taraflar Toplantısı'nın ilgili kararları bütünüyle göz önünde bulundurularak revize edecektir. Küresel ısınma potansiyeline ilişkin herhangi bir revizyon, bu revizyonu müteakip düzenlenen herhangi bir taahhüt dikkate alınarak sadece Madde 3 kapsamında yer alan taahhütlere uygulanacaktır.

MADDE 6

1. Madde 3 kapsamında taahhütlerin yerine getirilmesi amacıyla, Ek 1'de yer alan herhangi bir Taraf, herhangi bir ekonomik sektördeki sera gazlarının sinkler kullanılarak antropogenik olarak kaldırılmasının iyileştirilmesini veya kaynaklarına göre antropogenik

emisyonların azaltılmasını amaçlayan projelerden kaynaklanan herhangi bir diğer böyle Tarafın emisyon indirimi birimlerine aktarabilir, şu şartla ki :

(a) Böyle bir proje ilgili Tarafların onayını almalıdır; (b) Böyle bir proje kaynaklarına göre emisyonda bir azalma veya sinkler kullanılarak kaldırılmasında iyileşme sağlayacaktır, demek oluyor ki bu aksi takdirde olabilecek olana ilave niteliğindedir. (c) Madde 5 ve 7 kapsamındaki sorumluluklarına uygun hareket etmediği takdirde herhangi bir emisyon azaltıcı birimler elde edemez; ve (d) Emisyon indirim birimlerinin temini Madde 3 kapsamındaki toplantı taahhütlerine ilişkin amaçlar için yapılan yurt içi çalışmalara ilave nitelikte olacaktır.

2. Bu Protokol Tarafları'nın bir araya geldiği Taraflar Toplantısı ilk oturumunda, veya toplantısından sonra olabilecek en kısa sürede doğrulama ve raporlama için dahil olmak üzere bu Maddenin uygulanmasına yönelik kılavuzları daha fazla incelemeye tabii tutabilir.

3. Ek 1’de yer alan Taraf; üretim, transfer veya edinime yol açan faaliyetlere katılmaları için emisyon indirim birimlerine ilişkin, kendi sorunluluğu altında olmak üzere ve bu Madde kapsamında yasal kurumlara yetki verebilir.

4. Madde 8 de bu Maddeye atıfta bulunularak gerekli şartlara ilişkin Ek 1 de yer alan ve bir tarafın uygulamasına ait bir sorun meydana gelmesi halinde, emisyon indirim birimlerine ilişkin transfer ve edinimler sorun tespit edildikten sonra sürdürülmeye devam edilebilir. Şu şartla ki söz konusu birimler, uygunluk sorunu çözümleninceye kadar Madde 3 kapsamındaki taahhütlerin yerine getirmek için taraflardan biri tarafından kullanılamaz.

MADDE 7

1. Ek 1' de yer alan her bir taraf, Montreal protokolü tarafından düzenlenmeyen Taraflar Toplantısının ilgili kararına göre gönderilen ve Madde 3 e uygunluğunu temin etmek amacıyla gerekli ek bilgi niteliğindeki ve yukarıdaki Fıkra 4 e uygun olarak tespit edilecek, (kaynaklara göre) antropojenik emisyonlar ile sera gazlarının sinkler kullanılarak kaldırılmasına, yıllık envanterinde, yer verecektir.

2. Ek 1'de yer alan her bir taraf, ulusal bildirgesinde, konvensiyonun 12.Maddesi kapsamında gönderilen, aşağıdaki Fıkra 4 ile uygunluğunun kararlaştırılacak bu protokol kapsamındaki taahhütleri uygunluğu göstermek için gerekli ek bilgiye yer verecek olup aşağıdaki Madde 4'e uygun olarak kararlaştıracaktır.

3. Ek 1'de yer alan her bir Taraf yukarıdaki Fıkra 1 kapsamında istenen bilgileri yıllık olarak gönderecektir. Şöyle ki bu Protokol o Taraf için yürürlüğe girdikten sonra taahhüt süresinin birince yılında Kongre kapsamında birinci envanter ile beraber başlar. Her bir Taraf bu Protokol yürürlüğe girdikten sonra ve aşağıdaki Fıkra 4'de bahsedilen kılavuz'un düzenlenmesinden sonra Kongre kapsamında 1. ulusal bildirgenin parçası olarak yukarıdaki Fıkra 2 kapsamında gerekli bilgiyi gönderecektir. Bu Madde kapsamında istenen bilgiye ilişkin müteakip gönderme sıklığı bu Protokol Tarafları'nın bir araya geldiği Taraflar Toplantısı tarafından tespit edilecek olup Taraflar Toplantısı tarafından kararlaştırılan ulusal bildirgelerin gönderilmesi için zaman çizelgesi dikkate alınır.

4. Bu Protokol Tarafları'nın bir araya geldiği Taraflar Toplantısı konferans ilk toplantısında ve daha sonra periyodik olmak üzere bu Madde kapsamında istenen bilgilerin hazırlanmasına yönelik kılavuzların hazırlayarak gözden geçirecek olup Taraflar Toplantısı Tarafından düzenlenen Ek 1 de yer alan Tarafların ulusal bildirgelerin hazırlanması için düzenlenmiş kılavuzlar dikkate alınır. Bu Protokol Tarafları'nın bir araya geldiği Taraflar Toplantısı konferans, aynı zamanda, birinci taahhüt süresinden önce tayin edilen miktarların kayda geçirilmesi için gerekli değişiklikler üzerinde karar verecektir.



MADDE 8

Ek 1'de yer alan her bir Taraf tarafından Madde 7 kapsamında gönderilen bilgi, Taraflar Toplantısı'nın ilgili kararları uyarınca, bu Protokol Tarafları'nın bir araya geldiği Taraflar Toplantısı aşağıdaki Fıkra 4 kapsamında bu amaçla düzenlenen kılavuzlara uygun uzman revizyon ekipleri çalışmaları ile gözden geçirilecektir. Ek 1'de yer alan her bir Tarafça, Madde 7 Fıkra 1'e uygun olarak gönderilen bilgiler, emisyon envanterlerinin ve tayin edilen miktarların yıllık düzenlenme ve hesaplanma işlemlerinin bir parçası olarak gözden geçirilecektir. Buna ek olarak, Ek 1'de yer alan her bir Taraf tarafından Madde 7 Fıkra 2 bildirgelerin revizyonunun bir parçası olarak gözden geçirilecektir.

2. Uzman revizyon ekipleri Sekretarya tarafından koordine edilecek olup Taraflar Toplantısı'nın buradaki amacına uygun sağlanan kılavuza uygun olarak Kongre Tarafları ve, uygun olduğu taktirde, devletler arası organizasyonlar tarafından tayin edilen kişiler arasından seçilen uzmanlardan oluşacaktır.

3. Revizyon süreci bu Protokol'e ilişkin herhangi bir Taraf tarafından gerçekleştirilen uygulamanın bütün yönlerinin baştan sona ve kapsamlı teknik olarak değerlendirilmesini sağlayacaktır. Uzman revizyon ekipleri Bu Protokol Tarafları'nın bir araya geldiği Taraflar Toplantısına bir rapor hazırlayacak olup Tarafların taahhütlerine ilişkin uygulamalar değerlendirilecek, taahhütlerin gerçekleştirilmesi sırasında ortaya çıkan herhangi bir potansiyel sorunu ve etkileyen faktörleri tespit edecektir. Söz konusu raporlar sekreterlik tarafından Kongre'nin tüm Taraflarına sirküle edilecektir. Sekreterya bu Protokol Tarafları'nın bir araya geldiği Taraflar Toplantısı tarafından daha fazla incelenmesi için söz konusu raporlarda belirtilen uygulamalara ilişkin sorunları listeleyecektir.

4. Bu Protokol Tarafları'nın bir araya geldiği Taraflar Toplantısı ilk toplantısında, Taraflar Toplantısının ilgili kararlarını dikkate alarak, uzman revizyon ekipleri Tarafından bu Protokolün uygulanmasının gözden geçirilmesi için ilk oturumunda kılavuzlar hazırlayacak ve daha sonra düzenli olarak gözden geçirecektir.

5. Bu Protokol Tarafları'nın bir araya geldiği Taraflar Toplantısı, uygulama için yardımcı organ ve gerekli olduğu taktirde, bilimsel ve teknolojik tavsiye yardımcı organın yardımı ile aşağıdaki konuları ele alacaktır:

(a) Madde 7 kapsamında Taraflarca gönderilen bilgi ve bu Madde kapsamında geçekleştirilen uzman revizyonlarına ilişkin raporlar; (b) Sekreterya Tarafından yukarıdaki Fıkra 3 kapsamında listelenen uygulamaya ilişkin sorunlar ile beraber Taraflarca çıkarılan her türlü sorun.

6. Yukarıdaki Fıkra 5 e atıfta bulunarak bilginin ele alınması uyarınca, Bu Protokol Tarafları'nın bir araya geldiği Taraflar Toplantısı, bu Protokolun uygulanması için gereken her hangi bir konuda kararlar alacaktır.

MADDE 9

1. Bu Protokol Tarafları'nın bir araya geldiği Taraflar Toplantısı iklim değişimi ve sonuçları üzerindeki elde edilebilecek en iyi bilimsel ve değerlendirmeler ile birlikte teknik, sosyal ve ekonomik bilgiler ışığında bu Protokolu gözden geçirecektir.

2. Birinci revizyon bu Protokol Tarafları'nın bir araya geldiği Taraflar Toplantısına ait ikinci toplantısında gerçekleşecektir.

MADDE 10

Bütün Taraflar ortak fakat farklılaşmış sorumluluklar ve özel ulusal ve bölgesel öncelikleri, amaçları ve koşullarını göz önünde bulundurarak ek 1 de yer almayan Taraflar için yeni taahhütler getirmeden, kongreye ilişkin Madde 4 Fıkra 1 kapsamındaki mevcut taahhütleri yeniden teyit ederek Kongre'ye ilişkin Madde 4 Fıkra 3, 5 ve 7 dikkate alınarak sürdürülebilir kalkınma ve gelişme gerçekleştirilmesi amacı ile bu taahhütlerin uygulanmasını geliştirilmeye devam edecek olup aşağıda belirtilen hususları yerine getirecektir:

(a) Yerel emisyon faktörlerinin kalitesi, Taraf konferansınca üzerinde anlaşılan ve Taraflar Toplantısınca düzenlenen ulusal bildirgenin hazırlanması için gerekli kılavuzlar ile uyumlu karşılaştırmalı metodolojiler kullanılarak Montreal Protokolü Tarafından düzenlenmeyen bütün sera gazının sinkler yoluyla kaldırılması ve kaynaklara göre antropolojik emisyonlara ilişkin ulusal envanterlerin hazırlanması ve periyodik olarak güncellenmesi için her bir Tarafın sosyoekonomik koşullarını yansıtan yerel emisyon faktörleri, faaliyet verileri ve/veya modellerini iyileştirmek için ilgili ve olabildiği ölçüde maliyet etkin ulusal ve gerekli yerde de bölgesel programların formülasyon;

(b) İklim değişikliklerini azaltacak önlemler ile iklim değişimi için uygun adaptasyonları kolaylaştırmak için gerekli olan önlemleri içeren ulusal ve gerekli olduğu yerde bölgesel programların formüle edilmesi, uygulanması, yayınlanması ve düzenli olarak güncelleştirilmesi;

(i)Söz konusu programlar, diğerlerinin yanı sıra enerji, nakliye ve sanayi sektörleri ile beraber tarım, ormancılık ve atık yönetiminde ilgilendirir. Bunun ötesinde, uzamsal planlamanın iyileştirilmesine yönelik adaptasyon teknolojileri ve yöntemleri iklim değişiminin adaptasyonu iyileştirir; ve

(ii) Ek 1 de yer alan Taraflar, bu program kapsamında uygulamaya yönelik bilgiler gönderecek olup buna Madde 7 ye uygun olarak ulusal programlar dahildir; diğer Taraflar kendi ulusal bildirgelerine, uygun olduğu taktirde,söz konusu Tarafın iklim değişikliğini ve bunun yan etkilerini ele alınmasında katkıda bulunduğuna inandığı önlemleri içeren programlar hakkında bilgiler dahil etme yoluna gidecek olup buna sera gazı emisyonlarındaki artışın azaltılması ve sinkler kullanılarak kaldırılması, tesis inşaatı ve adaptasyon önlemlerinin geliştirilmesi dahildir;

(c) Çevresel bakımdan sağlam teknolojilere yönelik geliştirme, uygulama ve yaygınlaştırma için etkili değişikliklerin teşviki, yine bu teknolojilerin teşvik edilmesi, kolaylaştırılması ve finanse edilmesi, uygun olduğu yerlerde iklim değişikliği ile ilgili çevresel bakımdan sağlam teknolojiler,know how, uygulamalar ve işlemlere ilişkin transfer, erişim, özellikle gelişmekte olan ülkeler için olmak üzere, kamu oyuna mal olmuş çevresel bakımdan sağlam teknolojilerin etkin transferi için programlar ve politikaların formülasyonu dahil özel sektör için yetenekli bir çevrenin yaratılması, çevresel bakımdan sağlam teknolojilerin teşvik edilmesi ve geliştirilmesi ve erişilmesinde işbirliği yapmak;

(d) Bilimsel ve teknik araştırmalarda iş birliği yapılması ve Tarafı olanlar, bu Protokol Tarafları'nın bir araya geldiği Taraflar Toplantısının herhangi bir toplantısına gözlemci olarak katılabilirler, ancak bu Protokol kapsamında kararlar sadece bu Protokolün Tarafları tarafından alınacaktır. Bu Protokol Tarandojen kapasiteler ile uluslar arası ve devletler arası çabalara katılmaya yönelik kapasiteler, araştırma ve sistematik gözlem konusundaki programlar ve şebekeler ilişkin programların geliştirilmesi ve güçlendirilmesi olup burada Kongrenin 5. Maddesi dikkate alınır;

(e) Eğitim ve yetiştirme Programlarının geliştirme ve uygulanmasına yönelik uluslararası seviyede ve gerektiği hallerde mevcut organlar kullanılarak teşvik ve katılımda bulunmak olup özellikle insan ve kurumsal kapasitesi açısından ulusal kapasitenin oluşturulmasının güçlendirilmesi ve personel mübadelesi yapılarak özellikle gelişmiş ülkelerde bu alanda uzman yetiştirilmesi ve iklim değişikliği konusunda ulusal seviyede kamuoyunun bilinçlenmesi ve kamuoyunun gerekli bilgilere erişebilmesinin sağlanması. Kongre' a ilişkin Madde 6 dikkate alınarak Kongre' un ilgili organları kanalıyla bu faaliyetleri uygulamak için uygun yöntemler geliştirilmelidir;

(f) Taraflar Toplantısının ilgili kararlarına uygun olarak bu Madde uyarınca üstlenilen program ve faaliyetler hakkındaki bilgilerin kendi ulusal bildirgelerine dahil edilmesi; ve

(g) Bu Kongre'ye ilişkin bu Madde, Madde 4, Fıkra 8 kapsamında ki taahhütlerin uygulanmasında tam bir dikkat sarf edilmesi

MADDE 11

1. Madde 10 un uygulanmasında Taraflar Kongre un Madde 4 Fıkra 4,5,7,8 ve 9 hükümlerini dikkate alacaklardır.

2. Kongre Madde 4 Fıkra 3 ve Madde 11 hükümlerine uygun olarak Kongre un Madde 4 ve Fıkra 1 in uygulanması kapsamında ve Kongre un mali mekanizmalarının işlemesi için yetkilendirilmiş kurum ve kuruluşları yoluyla, gelişmiş ülke Taraflar ve Kongre Ek 2 de yer alan gelişmiş Taraflar:

(a) Madde 10 Bent (a) da ele alınan ve Kongre'ye ilişkin Madde 4 Fıkra 1 (a) kapsamındaki mevcut taahhütlerini uygulanmasının geliştirilmesinde,gelişmekte olan ülke Taraflarca bütünüyle üstlenilen üzerinde anlaşılmış tam maliyetlerin karşılamak için yeni ve ilave mali kaynaklar sağlayacak; ve

(b) Aynı zamanda Madde 10 Tarafından ele alınan Kongre'ye ilişkin Madde 4 Fıkra 1 kapsamında mevcut taahhütlerin uygulanmasının geliştirilmesine ilişkin üzerinde anlaşılmış tam maliyetlerin karşılanması için gelişmekte olan ülke Taraflarca ihtiyaç duyulan (ve teknoloji transferi de buna dahildir) mali kaynakları sağlayacak olup o Maddeye uygun olarak Kongre'ye ilişkin Madde 11 de atıfta bulunulan uluslar arası kurum veya kuruluşlar ile gelişmekte olan ülke Taraf arasında mutabakata varılacaktır. Bu mevcut taahhütlerin uygulanması fonların akışındaki doğruluk ve uygunluk ihtiyacı ve gelişmiş ülke Taraflar arasında uygun yük paylaşımının öneminin dikkate alacaktır. Bu Protokol düzenlenmesinden önce üzerinde anlaşılan dahil olmak üzere Taraflar Toplantısının ilgili kararları kapsamında Kongrenin mali mekanizmasının işleyişi görevi verilen kurum veya kuruluşlara yönelik kılavuz bu Fıkra'nın hükümlerini gerekli değişiklikler yapılmış olarak uygulanacaktır.

3. Gelişmiş ülke Taraflar ile Kongre'ye ilişkin Ek 2'de yer alan diğer gelişmiş Taraflar (ile gelişmekte olan ülke Taraflar bundan yararlanacaklardır), öte yandan, karşılıklı, bölgesel ve diğer çok kanallı Taraflar yoluyla Madde 3'ün uygulanması için mali kaynakları sağlayabilirler.

MADDE12

1. Temiz gelişme mekanizması burada açıklanmıştır.

2. Temiz gelişme mekanizmasının amacı, Ek 1'de yer almayan Taraflara sürdürülebilir kalkınmanın sağlanmasında ve Kongreye ilişkin nihai amaca katkıda bulunulmalarına, ve Ek 1'de yer alan Taraflara Madde 3 kapsamındaki sayısallaştırılmış emisyon sınırlaması ve indirimi taahhütlerini yerine getirmelerine yardım etmek olacaktır.

3. Temiz gelişme mekanizması kapsamında :

(a) Ek 1'de yer alan Taraflar, belgelendirilmiş emisyon indirimlerinden kaynaklanan proje faaliyetlerinden
(b) Ek 1'de yer almayan Taraflar, Bu Protokol Tarafları'nın bir araya geldiği Taraflar Toplantısı tarafından tespit edildiği üzere Madde 3 kapsamında sayısallaştırılmış emisyon sınırlaması ve indirimi taahhütlerinin bir kısmına uymaya katkıda bulunan böyle projelerden elde edilen tasdikli emisyon indirimlerini kullanabilir.

4. Temiz gelişme mekanizması, Bu Protokol Tarafları'nın bir araya geldiği Taraflar Toplantısı yetki ve kılavuzluğuna tabi olup temiz gelişme mekanizmasının idari kurulu tarafından denetlenir.

5. Her bir proje faaliyetinden kaynaklanan emisyon indirimleri, bu Protokol Tarafları'nın bir araya geldiği Taraflar Toplantısı tarafından tayin edilecek operasyonel organlarca aşağıda belirtilen esaslarla tasdik edilecektir :

(a) İlgili her bir Tarafça onaylanan gönüllü katılım; (b) İklim değişimini azaltılmasına ilişkin gerçek, ölçülebilir ve uzun dönemli kazançlar; (c) Tasdikli proje faaliyeti olmaksızın gerçekleşen ilave emisyon indirimleri;

6. Temiz temizleme mekanizması, gerektiğinde, tasdikli proje faaliyetlerine ilişkin fonların düzenlenmesine yardım edecektir.

7. Bu Protokol Tarafları'nın bir araya geldiği Taraflar Toplantısı, ilk toplantısında, proje faaliyetlerinin bağımsız denetim ve doğrulanması yoluyla şeffaflık, etkinlik ve kaydedilebilirlik amaçlarına yönelik değişiklik ve yöntemleri ayrıntılı bir şekilde ele alır.

8. Bu Protokol Tarafları'nın bir araya geldiği Taraflar Toplantısı, tasdikli proje faaliyetlerinden doğan bir payın, idari masraflar ile uyarlama maliyetlerini karşılamak için iklim değişikliklerinden ters yönde etkilenecek gelişmekte olan ülkelere yardımı kapsayacak şekilde kullanılmasını sağlayacaktır.

9. Yukarıda Madde 3(a)'de belirtilen ve tasdikli emisyon indirimlerine ilişkin kazanımlarda bahsedilen faaliyetler dahil olmak üzere temiz gelişme mekanizması kapsamındaki katılım, özel ve/veya kamu kuruluşlarını içine alabilir, ve temiz gelişme mekanizmasının yönetim kurulu tarafından sağlanan kılavuzluğa tabi olacaktır.

10. 2000 yılından birinci taahhüt süresinin başlangıcına kadar geçen süre içinde sağlanan tasdikli emisyon indirimleri, birinci taahhüt süresi içinde uyumun başarılmasında yardım etmek için kullanılabilir.

MADDE 13

1. Taraflar Toplantısı, Kongre'nin üst organıdır, bu Protokol Tarafları'nın toplanmasına hizmet edecektir.

2. Bu Protokolün Tarafı olmayıp Kongrenin Tarafı olanlar, bu Protokol Tarafları'nın bir araya geldiği Taraflar Toplantısının herhangi bir toplantısına gözlemci olarak katılabilirler, ancak bu Protokol kapsamında kararlar sadece bu Protokolün Tarafları tarafından alınacaktır.

3. Bu Protokol Tarafları'nın bir araya geldiği Taraflar Toplantısı'nda, Kongre'de bir Tarafı temsil eden Taraflar Toplantısı Bürosu'na ait herhangi bir üye, aynı zamanda bu Protokol'ün Tarafı olmadığı takdirde, bu Protokol' ün Tarafları arasından seçilecek ilave bir üye ile yer değiştirecektir.

4. Bu Protokol Tarafları'nın bir araya geldiği Taraflar Toplantısı, Protokol uygulanmasını düzenli olarak gözden geçirecek ve kendi yetkisi dahilinde, etkin işleyişini geliştirmek için

gerekli kararları alacaktır. Bu Protokol tarafından kendine verilen görevleri yerine getirecektir:

(a) Bu Protokol hükümlerine göre elde edeceği bilgiler temelinde, bu Taraflar Protokol'ünün uygulanmasını, bu Protokol uyarınca alınan önlemlerin topyekün etkilerini, özellikle çevresel, ekonomik ve sosyal etkileri ile kümülatif etkisini ve Kongre'nin amacı yönünde hangi ölçüde ilerleme sağlandığını değerlendirmek; (b) Bu Protokol Tarafları'nın bir araya geldiği Taraflar Toplantısı'nın yükümlülüklerini periyodik olarak incelemek, Kongre'nin amacı doğrultusunda ve bilimsel ve teknik bilginin evrim ve uygulanması ile kazanılan deneyimler ışığında Kongre'ye ilişkin Madde 4, fıkra 2(d) ve Madde 7 fıkra 2 gereğince istenen revizyonları eksiksiz yerine getirmek, ve böylece bu Protokol' un uygulanması konusunda düzenli olarak raporlar hazırlamak; (c) Tarafların farklı çevre, sorumluluk ve imkan ve kabiliyetleri ile bu Protokol'ün uygulanması konusundaki taahhütleri dikkate alınarak iklim değişimi ve etkilerini ele alan Taraflarca düzenlenen önlemler konusunda bilgi alış verişini teşvik etmek ve kolaylaştırmak, (d) İki yada daha fazla Tarafın talebi üzerine, Tarafların farklı çevre,
sorumluluk ve imkan ve kabiliyetleri ile bu Protokol'ün uygulanması konusundaki taahhütleri dikkate alınarak, iklim değişikliği ve etkilerini ele almak için alınan önlemleri kolaylaştırmak;
(e) Kongre'nin amacı ve bu Protokol'ün hükümlerine uygun olarak Bu Protokol Tarafları'nın bir araya geldiği Taraflar Toplantısı tarafından alınan ilgili kararlar bütünüyle dikkate alınarak bu Protokol'un Bu Protokol Tarafları'nın bir araya geldiği Taraflar Toplantısı tarafından üzerinde anlaşılan etkili şekilde uygulanması için karşılaştırılabilir metodolojilerin
geliştirilmesi ve periyodik olarak iyileştirmesinin yapılmasını teşvik etmek ve bu yönde kılavuzluk etmek;(f) Bu Protokol'ün uygulanması için gerekli konular hakkında
tavsiyelerde bulunmak; (g) Madde 11, fıkra 2 uygun olarak ilave mali kaynakları harekete geçirme yoluna gitmek;(h) Bu Protokol'ün uygulanması için gerekli görülen yardımcı organlar
oluşturmak; (i) yetkili uluslararası kuruluşlar ve hükümetler arası ve sivil organlardan, uygun yerde bilgi, hizmet ve işbirliği aramak ve yararlanmak ve; (j) Bu Protokol'ün uygulanması için gereken diğer işlevlerin yerine getirilmek ve Taraflar Kongresı tarafından alınan bir karardan kaynaklanan her türlü görevi ele almak.

5. Taraflar Toplantısı'na ilişkin prosedürlere ait kurallar ve bu Kongre tarafından uygulanan mali prosedürler, Taraflar Kongresi'nin ilk toplantısında gerekli değişiklikler yapılmış olarak (mutatis mutandis) uygulanır, şu şartla ki bu Protokol Tarafları'nın bir araya geldiği Taraflar Toplantısı tarafından oy birliği ile aksi kararlaştırılmış olması hali bu durumun dışındadır.

6. Bu Protokol Tarafları'nın bir araya geldiği Taraflar Toplantısı'na ait birinci toplantısı, bu Protokol'ün yürürlüğe girdiği tarihten sonra programlanan toplanacaktır. Bu Protokol Tarafları'nın bir araya geldiği Taraflar Toplantısı'nın daha sonraki olağan toplantıları her yıl Taraflar Toplantı'sına ilişkin olağan toplantılar ile bağlantılı olarak yapılacak şu şartla ki bu Protokol Tarafları'nın bir araya geldiği Taraflar Toplantısı tarafından oy birliği ile aksi kararlaştırılmış olması hali bu durumun dışındadır.

7. Bu Protokol Tarafları'nın bir araya geldiği Taraflar Toplantısı'nın olağan üstü toplantıları, Bu Protokol Tarafları'nın bir araya geldiği Taraflar Toplantısı tarafından gerekli görüldüğü takdirde veya herhangi bir Tarafın talebi üzerine diğer zamanlarda da yapılabilir, şu şartla ki sekreterlik tarafından Taraflara bu talep altı ay içinde bildirilecektir ve en az Taraflar üçte biri tarafından desteklenecektir.

8. Birleşmiş Milletler ve uzmanlaşmış organları, Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu ile Kongre'de taraf olmayan devlet üyeler, Bu Protokol Tarafları'nın bir araya geldiği Taraflar Toplantılarında temsilci statüsüyle temsil edilecektir. Bu Protokol tarafından kapsanan konularda yetkili olan ve sekreterliğe Bu Protokol Tarafları'nın bir araya geldiği Taraflar Toplantısı 'nda gözlemci olarak temsil edilmek istediğini açıklayan Ulusal veya uluslararası,

devletsel veya sivil herhangi bir kurum veya organın bu isteği kabul edilir şu şartla ki mevcut Tarafların üçte biri tarafından bu durum onaylanmalıdır. Gözlemcilerin giriş ve katılımı, yukarıda fıkra 5'de atıfta bulunulan prosedür kurallarına tabidir.

MADDE 14

1. Kongre'ye ilişkin Madde 8 tarafından kurulan sekreterlik bu Protokol'ün sekreterliği olarak hizmet görecektir.

2. Sekreterlik işlevleri konusunda Kongre'ye ait Madde 8 fıkra 2 ile sekreterliğin işlevlerine ilişkin yapılan düzenlemeler konusunda Kongre'ye ait Madde 8 fıkra 3 gerekli değişiklikler yapılmış olarak (mutatis mutandis) uygulanacaktır. Sekreterlik, buna ilaveten, bu Protokol tarafından kendisine verilen işlevleri yerine getirecektir.

MADDE 15

1. Bilimsel ve Teknolojik Tavsiye Yardımcı Organı ve Kongre'ye ilişkin Madde 9 ve 10 tarafından kurulmuş Uygulamaya yönelik Yardımcı Organ, sırasıyla, bu Protokol'ün Bilimsel ve Teknolojik Tavsiye Yardımcı Organı ve Protokol'ün Uygulanmasına yönelik Yardımcı Organ olarak hizmet görecektir. Kongre kapsamındaki bu iki organın işleyişine ilişkin hükümler gerekli değişiklikler yapılmış olarak (mutatis mutandis) bu Protokol'e uygulanacaktır. Bu Protokol'ün Bilimsel ve Teknolojik Tavsiye Yardımcı Organı ve Protokol'ün Uygulanmasına yönelik Yardımcı Organı'nın toplanma oturumları, sırasıyla, bu Protokol'ün Bilimsel ve Teknolojik Tavsiye Yardımcı Organı ve Protokol'ün Uygulanmasına yönelik Yardımcı Organı toplantılarıyla bağlantılı olarak yapılır.

2. Protokol' taraf olmayan ancak Kongre'ye taraf olan Taraflar yardımcı organların herhangi bir toplantısına gözlemci olarak katılabilirler. Yardımcı organlar bu Protokol'ün yardımcı organları olarak hizmet görmeleri halinde, bu Protokol kapsamında kararlar sadece bu Protokol'e taraf olan Taraflarca alınacaktır.

3. Kongre'ye ait Madde 9 ve 10 tarafından kurulmuş yardımcı organların bu Protokol'e ait meseleler ile ilgili işlevlerini yerine getirmeleri halinde Kongre'nin bir Tarafını temsil eden yardımcı organlara ilişkin Bureaux'un herhangi bir üyesi bu Protokol'ün Tarafları arasından ve yine bu Protokol Tarafları tarafından seçilecek bir ilave üye ile değiştirilecektir.

MADDE 16

Bu Protokol Tarafları'nın bir araya geldiği Taraflar Toplantısı, olabildiğince yakın bir süre içinde, Protokol'e yapılan başvuruları ele alacak ve Taraflar Toplantısı tarafından alınabilecek ilgili kararlar ışığında, Kongre'ye ait Madde 13'de atıfta bulunulan çok taraflı istişare sürecini, uygun olduğu yerde, değiştirecektir. Bu Protokol'e uygulanabilecek herhangi bir çok taraflı istişare süreci Madde 18'e uygun olarak oluşturulan prosedür ve mekanizmalara tarafsız bir şekilde uygulanacaktır.

MADDE 17


Taraflar Toplantısı, ilgili ilkeleri, değişiklikleri, kuralları ve kılavuzları, özellikle emisyon alış verişi için doğrulama, raporlama ve hesaplama açısından tanımlar. Ek B'de yer alan Taraflar Madde 3 kapsamındaki taahhütlerini yerine getirmek amacıyla emisyon alış verişine katılabilirler. Böyle bir alış veriş bu Madde kapsamındaki sayısallaştırılmış emisyon sınırlamaları ve indirimi taahhütlerini karşılamak amacıyla yurt için girişimlere ilave nitelikte olacaktır.

MADDE 18

Bu Protokol Tarafları'nın bir araya geldiği Taraflar Toplantısı birinci toplantısında bu Protokol'e ilişkin hükümlere aykırı hareketleri tespit etmek ve ele almak için uygun ve etkili süreç ve mekanizmaları onaylayacaktır, şöyle ki aykırılığın nedeni, türü, derecesi ve sıklığını dikkate alarak sonuçları gösteren bir liste geliştirilmesi buna dahildir. Bağlayıcı sonuçlar doğuran bu Madde kapsamındaki herhangi bir süreç veya mekanizma bu Protokol değiştirilmesi yoluyla düzenlenecektir.

MADDE 19


Uyuşmazlıkların giderilmesine yönelik Kongre'ye ilişkin Madde 14 hükümleri bu Protokol gerekli değişiklikler yapılmış olarak uygulanacaktır.

MADDE 20


1. Bütün Taraflar bu Protokol'e ilişkin bir değişiklik teklif edebilirler.

2. Bu Protokol ilişkin değişiklikler, bu Protokol Tarafları'nın bir araya geldiği Taraflar Toplantısının olağan toplantısında düzenlenecektir. Bu Protokol ilişkin teklif edilen değişiklik metni, bu değişikliğin değiştirileceği toplantıdan en az altı ay önceden Sekreterlik marifetiyle Taraflara bildirilecektir. Sekreterlik herhangi bir teklif edilen değişiklik metnini Taraflara ve Kongre'nin imza sahiplerine ve bilgi için de Emanetçi'ye (Depositary) bildirecektir.

3. Bu Protokol için teklif edilen değişiklikler için Taraflar oy birliği ile bir anlaşmaya varmak için ellerinden geleni yapacaklardır. Oy birliği için tüm yollara başvurulduğu takdirde ve bir uzlaşmaya varılamadığı takdirde, değişiklik son çare olarak toplantıda mevcut ve oy veren Tarafların dörtte üçlük çoğunluğu ile kararlaştırılır. Yapılan değişiklik sekreterlik tarafından Emanetçiye bildirilecek ve kabulü için tüm Taraflara sirküle edilecektir.

4. Bir değişikliğin kabul edilmesi ile ilgili belgeler Emanetçi'ye bırakılacaktır. Yukarıdaki Madde 3'e uygun olarak yapılan bir değişiklik, bu Protokol Tarafları'nın en az dörtte üçü tarafından kabul edildiğine ilişkin bir belge Emanetçi tarafından alındıktan sonraki doksanıncı günde kabul eden Taraflarca yürürlüğe girecektir.

5. Değişiklik, bir başka Taraf için söz konusu değişikliğe ilişkin kabul evrağını Emanetçi'ye bıraktığı tarihten sonraki doksanıncı günde bu Taraf için yürürlüğe girecektir.

MADDE 21

1. Bu Protokol ekleri, aksi açıkça belirtilmedikçe, Protokol'ün önemli bir
parçası sayılacak olup bu Protokol'e yapılacak atıflar aynı zamanda eklerine de yapılmış sayılacaktır. Bu Protokol'ün yürürlüğe girmesinden sonra yapılan herhangi bir ekleme, bilimsel, teknik, usul veya idari nitelikli liste, form veya diğer açıklayıcı belgeler ile sınırlandırılacaktır.

2. Bütün Taraflar bu Protokol'ün Eklerinde bir değişiklik teklif edebilirler.

3. Bu Protokol'ün Eklerinde bir değişiklik, bu Protokol Tarafları'nın bir araya geldiği Taraflar Toplantısının olağan toplantısında düzenlenecektir. Bu Protokol'ün Eklerinde teklif edilen değişiklik veya teklif edilen ek metni, bu değişikliğin yapılacağı toplantıdan en az altı ay önceden Sekreterlik marifetiyle Taraflara bildirilecektir. Sekreterlik herhangi bir teklif edilen değişiklik ek veya teklif edilen ek metnini Taraflara ve Kongre'nin imza sahiplerine ve bilgi için de Emanetçi'ye (Depositary) bildirecektir.

4. Bu Protokol'ün Eklerinde teklif edilen değişiklik veya teklif edilen ek metni için Taraflar oy birliği ile bir anlaşmaya varmak için ellerinden geleni yapacaklardır. Oy birliği için tüm

yollara başvurulduğu takdirde ve bir uzlaşmaya varılamadığı takdirde, değişiklik son çare olarak toplantıda mevcut ve oy veren Tarafların dörtte üçlük çoğunluğu ile kararlaştırılır. Yapılan değişiklik sekreterlik tarafından Emanetçiye bildirilecek ve kabulü için tüm Taraflara sirküle edilecektir.

5. Yukarıdaki Fıkra 3 veya 4 uygun olarak hazırlanan Ek A veya B'nin dışındaki bir Ek'in Ek'i (lahikası) veya Ek'teki değişikliği, Emanetçi tarafından söz konusu Ek'in Ek'i (lahikası) veya Ek'teki değişikliğinin Taraflara bildirim tarihinden sonra altıcı ayda bu Protokol tüm Taraflar için yürürlüğe girecektir, şöyle ki Ek'in Ek'i (lahikası) veya Ek'teki değişikliğin kabul edilmediğini Emanetçi'ye yazılı olarak bildiren tarafından hariçtir. Ek'in Ek'i (lahikası) veya Ek'teki değişiklik, Emanetçi tarafından geri çekilme bildiriminin alındığı tarihten sonra 90 gün İçindeki kabul etmeme bildirimi yapan Taraflar için yürürlüğe girecektir.

6. Ek'in Ek'i (lahikası) veya Ek'teki değişiklik Protokol'deki bir değişiklik ile ilgiliyse, Protokol'e ilişkin bu değişiklik yürürlüğe girinceye kadar o Ek'in Ek'i (lahikası) veya Ek'teki değişiklik yürürlüğe girmeyecektir.

7. Bu Protokol'e ilişkin Ek A ve B'e ait değişiklikler Madde 20'de belirtilen usule uygun olarak hazırlanacak ve yürürlüğe girecektir, şöyle ki Ek B'ye ilişkin herhangi bir değişiklik sadece ilgili Tarafın yazılı onayı ile yapılacaktır.

MADDE 22

1. Aşağıdaki Fıkra 2'de belirtilenler hariç bütün tarafların tek bir olacaktır.

2. Bölgesel ekonomik bütünleşme örgütleri, yetkili oldukları konularda, bu Protokol Taraf üye Devlet sayısına eşit bir oy sayısı ile oy verme hakkına sahip olacaktır. Böyle bir örgüt, üye Devletlerinden herhangi biri oy hakkını kullandığı takdirde bu oy hakkını kullanmayacaktır veya tam tersi durum da geçerlidir.

MADDE 23


Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri bu Protokol'ün Emanetçisidir.

MADDE 24


1. Bu Protokol, Kongre'ye taraf olan Devletler ve bölgesel ekonomik bütünleşme örgütlerinin imzasına açık olacak olup onay, kabul veya tasdiklerine tabi olacaktır. Birleşmiş Milletler, Merkez Binasında 16 Mart 1998 ila 15 Mart 1999 tarihleri arasında imzaya açık olacaktır. Onay, kabul, tasdik ve girişe ilişkin belgeler Emanetçi'ye teslim edilecektir.

2. Herhangi bir üye Devleti Taraf olmaksızın bu Protokol'ün tarafı olan herhangi bir bölgesel ekonomik bütünleşme örgütü, bu Protokol kapsamında yer alan tüm yükümlülükler ile bağlı olacaktır. Böyle bir örgüt olması halinde, bir veya daha fazla üye devleti bu Protokol'e Taraf ise, örgüt ve üye Devletler bu Protokol kapsamındaki yükümlülüklerinin yerine getirilmesine ilişkin ilgili sorumluluklarını üzerinde karar vereceklerdir. Böyle durumlarda, örgüt ve üye Devletleri eşanlı olarak haklarını kullanma yetkisine sahip olmayacaklardır.

3. Onaylama, kabul, tasdik ve girişe ilişkin belgelerde, bölgesel
ekonomik bütünleşme örgütleri bu Protokol tarafından düzenlenen konulara ilişkin olarak yetki derecelerini açıklayacaklardır. Bu örgütler, yetki derecelerindeki önemli herhangi bir değişiklik hakkında Teminatçı' ya, ve Teminatçı tarafından da yeri geldiğinde Taraflar' a, bilgi sağlayacaktır.

MADDE 25

1. Bu Protokol, Kongre'nin 44 Tarafından daha az olmamak kaydıyla, 1990 yılı itibariyle toplam karbon dioksit emisyonunun an az % 55'i için hesap edilen Ek A'da yer alan Tarafların onay, kabul, tasdik ve girişlerini emanete teslim ettikleri tarihten sonraki tarihten sonra doksanıncı günde yürürlüğe girecektir.

2. Bu Madde'nin amacı gereğince, "El I'de yer alan Taraflara ilişkin 1990 yılı toplam karbon dioksit emisyonları" Kongre'ye ilişkin Madde 12'ye uygun olarak gönderilen birinci ulusal bildirgelerde belirtilen Ek 1'de yer alan Taraflarca bu Protokol'ün kabul tarihi sırasında ve öncesinde açıklanan miktar anlamına gelecektir.

3. Bu Protokol'ü onaylayan, rıza gösteren veya tasdik eden veya Fıkra 1'de açıklanan şartlar yerine getirildikten sonra kabul eden her bir Devlet veya bölgesel ekonomik bütünleşme örgütü için, bu onay, rıza, tasdik ve kabule ilişkin belgelerin teminata bırakıldığı tarihi izleyen doksanıncı günde yürürlüğe girecektir.

4. Bu Madde' nin amacı gereğince, bir bölgesel ekonomik bütünleşme örgütü tarafından teminata bırakılan herhangi bir belge örgütün Devlet üyeleri tarafından teminata bırakılanlara ilave olarak sayılmayacaktır.

MADDE 26

1. Bu Protokol hiçbir rezervasyon yapılmayacaktır.

MADDE 27

1. Bir Taraf için bu Protokol'ün yürürlüğe girdiği tarihten başlamak üzere üç yıl sonra herhangi bir zamanda, o Taraf bu Protokol'den Teminatçı' ya yazılı bildirimde bulunarak geri çekilebilecektir.

2. Söz konusu çekilme Teminatçı tarafından geri çekilmeye ilişkin bildirimin alındığı tarihten veya geri çekilme bildirimde açıklanan daha sonraki bir tarihten sonra bir yılın sona ermesi ile yürürlüğe girecektir.

MADDE 28

Bu Protokol orijinali ki Arapça, Çince, İngilizce, Fransızca, Rusça ve İspanyolca aynı derecede geçerlidir Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliği' nde teminata teslim edilecektir.
Bin dokuz yüz doksan yedi yılı Aralık ayının on birinci gününde Kyoto'da düzenlenmiştir.

İŞ BU DURUMU ONAYLAMA ÜZERE, imza sahipleri belirtilen tarihte bu Protokol' ün altına geçerli imzalarını koymuşlardır

EK A

Sera Gazları
Karbon dioksit (CO2)
Metan (CH4)
Nitro Oksit (N2O)
Hidroflorokarbon (HFCs)
Perflorokarbon (PFCs)
Sülfür hekzaflorid (SF6)

Sektörler/Kaynak Kategorileri
Enerji



Yakıt yanması
Enerji Endüstrisi

İmalat sanayileri ve inşaat
Nakliye
Diğer sektörler
Diğerleri
Yakıtlardan kaçak emisyonlar
Katı yakıtlar
Petrol ve doğal gaz
Diğerler
Sanayi süreçleri
Mineral ürünler
Kimya sanayi
Metal üretimi
Diğer üretimler
Halokarbon ve sülfür hekzaflorid üretimi
Halokarbon ve sülfür hekzaflorid tüketimi
Diğerleri
Çözücü ve diğer ürünlerin kullanımı
Tarım
Bağırsak fermantasyonu
Gübre idaresi
Pirinç tarımı
Tarımsal topraklar
Savanaların planlı olarak yakılmaları
Tarımsal artıkların yakılmaları
Diğerleri
Atık
Toprağa katı atık boşaltımı
Atık su işleme
Atık yakılması
Diğerleri



EK-B



Taraf Ölçülen emisyon sınırlamaları veya azaltım taahhütü

(Baz yıl veya dönemin yüzdesi olarak)

Avustralya .............................................................................................. 108

Avusturya.................................................................................................. 92

Belçika...................................................................................................... 92

Bulgaristan*............................................................................................... 92

Kanada..................................................................................................... 94

Hırvatistan* .............................................................................................. 95

Çek Cumhuriyeti........................................................................................ 92

Danimarka................................................................................................. 92

Estonya*................................................................................................... 92

Avrupa Topluluğu...................................................................................... 92

Finlandiya.................................................................................................. 92

Fransa....................................................................................................... 92

Almanya.................................................................................................... 92

Yunanistan................................................................................................. 92

Macaristan*............................................................................................... 94

İzlanda..................................................................................................... 110

İrlanda....................................................................................................... 92

İtalya......................................................................................................... 92

Japonya..................................................................................................... 94

Latvia*...................................................................................................... 92

Liechtenstein.............................................................................................. 92

Litvanya*................................................................................................... 92

Lüksemburg............................................................................................... 92

Monako.................................................................................................... 92

Hollanda.................................................................................................... 92

Yeni Zelanda........................................................................................... 100

Norveç.................................................................................................... 101

Polonya*................................................................................................... 94

Portekiz..................................................................................................... 92

Romanya*................................................................................................. 92

Rusya Federasyonu.................................................................................. 100

Slovakya*................................................................................................. 92

Slovenya*.................................................................................................. 92

İspanya...................................................................................................... 92

İsveç......................................................................................................... 92

İsviçre....................................................................................................... 92

Ukrayna*................................................................................................ 100

B. Britanya Bir. Krallığı ve Kuzey İrlanda................................................... 92

Amerika Birleşik Devletleri......................................................................... 93

*Piyasa ekonomisine geçiş sürecinde olan ülkeler

Kyoto Protokalü Tam Metin

Sera etkisi yaratan gazların salınımını sınırlamayı ve azaltmayı hedefleyen uluslararası bir anlaşmadır. Bu Protokol, 11 Aralık 1997 tarihinde Japonya'nın Kyoto kentinde düzenlenen bir zirvede oluşturulmuştur.

Protokol, 9 Mayıs 1992'de New York’da kabul edilen, İklim Değişikliğine Yönelik Birleşmiş Milletler Çerçeve Sözleşmesi'nin belirlediği ilkelere dayanmaktadır.

Protokol’e taraf olan devletler başta ulusal ekonomilerinin ilgili sektörlerinde enerji etkinliğini iyileştirmeyle ve sera etkisi yaratan gazların salınımını sınırlaya ve azaltmaya yönelik önlemler almakla, sera gazı etkisi yaratan (karbondioksit ve metan gibi) gazların salımında 2012 yılına kadar, 1990 yılındaki düzeyinden toplam yüzde 5,2 oranında bir azalma sağlamakla yükümlü olduklarını kabul etmektedir.

Protokol ancak 2005 yılı Şubat ayında 55 ülkenin protokole onay vermesi ile yürürlüğe girebilmiştir. Ancak, atmosfere en fazla sera gazı salan Amerika Birleşik Devletleri protokolün dışında kalmıştır.

BİRLEŞMİŞ MİLLETLER İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ ÇERÇEVE SÖZLEŞMESİNE DAİR KYOTO PROTOKOLÜ

GİRİŞ

Hükümetler Birleşmiş Milletlerin 1992 yılında yapılan İklim Değişikliği ile ilgili çerçeve sözleşmesini kabul ettiklerinde, bunun gelecekte daha etkili bir çalışma için sıçrama tahtası olabileceğini düşünmüşlerdi. Gözden geçirme, tartışma ve bilgi alışverişi sürecinin başlatılmasıyla toplantı, bilimsel anlayış ve politik amaç hususlarındaki değişimlere bir yanıt olarak diğer taahhütlerin de benimsenmesini mümkün kılmıştır.

Berlin’de 1995 yılında yapılan Taraflar Konferansı’nın (COP-1) ilk toplantısında talep edildiği şekliyle, gelişmiş Ülkelerin taahhütlerinin yeterliliğine ait ilk revizyon gerçekleştirilmiştir. Taraflar, emisyon değerlerini 2000 yılına kadar 1990’daki seviyesine indirme hususunda gelişmiş ülke taahhütlerinin sözleşmesi uzun vadedeki “tehlikeli antropojenik(insan kökenli) maddelerin iklim sistemine olan zararını” önleme amacını başarabilmede yetersiz olduğu kararına varmışlardır.

Bakanlar ve diğer resmi uzmanlar, gelişmiş ülkelerin taahhütlerini güçlendirmek hususundaki görüşmelerde yeni bir dönem başlatarak ve “Berlin Yaptırımını(Mandate)” kabul ederek karşılık vermişlerdir. Berlin Yaptırımı Ad hoc Komitesi(kısa süreli ve tek bir görev için toplanan) (AGBM) bir anlaşma taslağı oluşturmuş; sekiz oturum sonunda bu taslak son müzakere için COP-3 metnine dönüştürülmüştür.

Japonya’nın (Kyoto) ev sahipliği yaptığı ve Aralık 1997’de gerçekleştirilen bu üst düzey olaya yaklaşık 10 000 delege, gözlemci ve gazeteci katılmıştır. Konferans sonunda, sanayileşmiş ülkelerin bileşik sera etkisi oluşturan gaz emisyonlarını 2008–2012 arası döneme kadar 1990 ile kıyaslandığında en az % 5 daha azaltacaklarını oybirliği ile kabul ettikleri bir protokol kararı (1/CP.3) çıkmıştır. Yasal olarak bağlayıcı olan bu taahhüt, 150 yıl önce bu ülkelerde başlayan emisyonlardaki artış eğiliminde tarihi bir geri dönüşün meydana geldiği hususunda ümit vericidir.

Kyoto Protokolü 16 Mart 1998 tarihinde imzaya açılmıştır. Sanayileşmiş gruptan kaynaklanan 1990 yılı toplam karbondioksit emisyonun en az %55’ini açıklayan gelişmiş ülkeler dahil olmak üzere, Sözleşmeye katılan en az 55 ülkenin onayını aldıktan 90 gün sonra yürürlüğe girecektir. Aynı zamanda İklim Değişikliği Sözleşmesinin Tarafları, Sözleşmedeki taahhütlerini gerçekleştirmeye devam edecekler ve Protokolün sonraki yıllarda yürütülmesi için hazırlanacaklardır

Bu Protokolün Tarafları,

Bundan sonra “Sözleşme” olarak anılacak olan Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesine katılan Taraflar olup 2. Maddede belirtildiği gibi sözleşmenin nihai amacını takip ederek sözleşmenin şartlarını göz önünde tutarak sözleşmenin 3. Maddesinin idaresinde Sözleşmeye katılan Taraflar Konferansı’nın ilk oturumunda alınan 1/CP.1 kararı ile kabul edilen Berlin Yaptırımına göre aşağıdaki hususlarda görüş birliğine varmışlardır:

MADDE 1

Bu protokolün amaçlarını gerçekleştirmek üzere Kongre'ye ilişkin Madde
1'de yapılan tanımlamalar dikkate alınacaktır. Ayrıca:

1. "Taraflar Toplantısı" burada Kongre ile ilişkili olarak Taraflar Toplantısı anlamına gelecektir.

2. "Kongre" burada 9 Mayıs 1992 tarihinde New York şehrinde akdedilen İklim değişikliğine Yönelik Birleşmiş Milletler Çerçeve Kongresi anlamına gelecektir.

3. "İklim Değişikliğine Yönelik Devletler Arası Panel" burada 1988 yılında Dünya Meteoroloji Örgütü ve Birleşmiş Milletler Çevre Programı tarafından ortaklaşa düzenlenen İklim Değişikliğine Yönelik Devletler Arası Panel anlamına gelecektir.

4. "Montreal Protokolü" burada 16 Eylül 1987 tarihinde çıkartılan ve daha sonra üzerinde değişiklik ve düzeltmeler yapılmış olan Ozon Tabakası Delici Maddelere Yönelik Montreal Protokolü anlamına gelecektir.

5. "Mevcut/halihazırda bulunan ve Oy Veren Taraflar" burada mevcut ve olumlu veya olumsuz oy veren Taraflar anlamına gelecektir.

6. "Taraf" aksi metinde açıkça belirtilmediği sürece, bu Protokol Tarafları'ndan biri anlamına gelir.

7. "Ek 1'e yer alan Taraf" burada Ek 1 de belirtilmiş Kongrenin bir Tarafı anlamına gelecek olup, keyfiyet Kongrenin Madde 4 Fıkra 2(g) uyarınca bildirilecektir.



MADDE 2

1. Ek 1'de yer alan bütün Taraflar, sürdürülebilir kalkınmayı teşvik etmek amacıyla Madde 3'e uygun olarak sayısallaştırılmış emisyon sınırlaması ve indirimini yerine getirmek amacıyla:

(a) Aşağıdaki ulusal koşullara uygun olarak politika ve önlemler uygulayacak ve/veya geliştirecektir:

(i) Ulusal Ekonominin ilgili sektörlerindeki enerji etkinliğinin iyileştirilmesi;

(ii) İlgili uluslararası çevre antlaşmaları kapsamındaki taahhütler ile sürdürülebilir orman düzenleme uygulamaları, ağaç dikimi ve ağaç takviyesine/desteğine ilişkin teşvikler dikkate alınarak Montreal Protokolü ile düzenlenen sera gazlarına ilişkin rezervlerin korunması ve iyileştirilmesi;

(iii) İklim değişikliğine ilişkin yaklaşımlar ışığında sürdürülebilir tarımsal yöntemlerin yaygınlaştırılması;

(iv) Yeni ve yenilenebilir enerji çeşitleri, karbondioksit tecrit/ayırma teknolojileri ve gelişmiş ve yenilikçi çevresel bakımdan sağlam teknolojiler üzerinde araştırma yapmak, teşvik etmek, geliştirmek ve kullanımının artmasını sağlamak;

(v) Kongrenin amacına aykırı çalışan ve sera gazı yayan sektörlere yapılan mali teşvikler, vergi ve harç istisnaları ile ekonomik yardımları veya ilgili piyasa aksaklıklarını aşamalı olarak kaldırmak veya tasfiye etmek;

(vi) Montreal Protokolü ile düzenlenmemiş bulunan sera gazının emisyonunu/yayılmasını sınırlandıran veya azaltan politika veya önlemleri teşvik etmeyi amaçlayan ilgili sektörlerdeki uygun reformların teşviki;

(vii) Nakliye sektöründe, Montreal Protokolü tarafından düzenlenmeyen sera gazı emisyonu/yayımının sınırlandırılması ve/veya azaltılmasına ilişkin önlemler;

(viii) Atık idaresi ile birlikte üretim, nakliye ve enerji dağıtımının iyileştirilmesi ve kullanılması yoluyla metan emisyonunun/yayımının sınırlandırılması ve/veya azaltılması;

(b) Kongre'ye ilişkin Madde 4, Fıkra 2(e)(i) uyarınca Madde 1 kapsamında düzenlenen politika ve önlemlere ilişkin bireysel ve müşterek/ortak etkinliğin genişletilmesi için söz konusu Taraflar ile işbirliği yapmak. Bu amaçla, söz konusu Taraflar, yukarıda açıklanan politika ve önlemler ile ilişkili deneyim ve bilgi alış verişinde bulunmak için uyumluluk, şeffaflık ve etkinlik yolları geliştirmek de buna dahil olmak kaydıyla adımlar atacaklardır. Bu Protokol Tarafları'nın bir araya geldiği Taraflar Toplantısı ilk toplantısında/oturumunda veya sonraki ilk uygulanabilir oturumunda tüm gerekli bilgileri dikkate alarak bu iş birliğini kolaylaştırmanın yollarını ele alacaktır.

2. Ek 1'de yer alan Taraflar, Montreal Protokolü Tarafından düzenlenmemiş bulunan ve havacılık ve deniz yakıt tankerlerinden kaynaklanan sera gazlarının emisyonu/yayımını sınırlandırılması veya indirilmesini gözetecekler ve bu amaçla sırasıyla Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü ve Uluslararası Denizcilik Örgütü ile beraber çalışılacaktır.

3. Ek 1'de yer alan Taraflar bu Madde kapsamındaki politika ve önlemleri uygulamaya çalışacaklardır. Burada ters etkilerin en aza indirilmesine önem verilecek ve Kongre'ye ilişkin Madde 3 göz önünde bulundurularak iklim değişikliği üzerindeki ters etkiler, Uluslararası ticaret üzerindeki etkiler ve diğer Taraflar üzerindeki sosyal, çevresel ve ekonomik etkiler (özellikle gelişmekte olan ülke Taraflar ve bilhassa Kongre'ye ilişkin Madde 3 Fıkra (8) ve (9) da belirtilenler) buna dahil olacaktır. Bu Protokol Tarafları'nın bir araya geldiği Taraflar Toplantısı'nda, uygun görüldüğü taktirde, daha ileri bir adım atarak bu Fıkra hükümlerini gerçekleştirilmesi teşvik edilecektir.

4. Bu Protokol Tarafları'nın bir araya geldiği Taraflar Toplantısı farklı ulusal koşullar ve muhtemel etkileri dikkate alarak yukarıdaki Fıkra (1)(a) bakımından yararlı olduğu kararına vardığı taktirde, söz konusu politika ve önlemlerin koordinasyonu için gerekli yol ve yöntemleri ele alacaktır.

MADDE 3

1. Ek 1'e yer alan Taraflar, bireysel veya müşterek/ortak olarak, Ek A'da sıralanan sera gazlarına ilişkin toplam antropojenik/insan türümsel karbondioksit eş değer emisyonu/yayımı Ek B'de sayısallaştırılan emisyon sınırlaması ve indirimi taahhütleri gereğince belirlenen ve hesaplanan miktarları, bu Madde hükümleri gereğince ve 2008 ila 2012 yılları arasındaki seviyenin 1990 yılı seviyeleri en az %5 altında olacağı perspektifiyle, aşmayacaktır.

2. Ek 1'de yer alan bütün Taraflar 2005 yılına kadar bu protokol kapsamındaki taahhütlerini yerine getirmek konusunda gözle görülür bir ilerleme kaydedecektir.

3. Doğrudan insan kaynaklı toprak kullanımı değişikliği ve orman faaliyetlerden (1990 yılından bu yana ağaçlandırma, ağaç takviyesi ve dikimi ile sınırlı olmak kaydıyla) kaynaklanan ve her bir taahhüt süresi içinde karbon stoklarındaki doğrulanabilir değişiklikler olarak ölçülebilen, sera gazı emisyonlarındaki net değişiklikler Ek 1'de yer alan her bir Tarafa ilişkin bu Madde kapsamındaki taahhütlerini karşılamak için kullanılacaktır. Bu faaliyetlerle ilişkili olarak, sera gazı emisyonları şeffaf ve doğrulanabilir biçimde rapor edilecek ve Madde 7 ve 8 e uygun olarak gözden geçirilecektir.

4. Bu Protokol Tarafları'nın bir araya geldiği Taraflar Toplantısı'nın birinci toplantısından/oturumundan önce, Ek 1'de yer alan her bir taraf, bilimsel ve teknolojik tavsiye amaçlı yardımcı bir organın incelemesine sunulmak üzere 1990 yılındaki karbon stokları seviyesine ilişkin Verileri sağlayacak ve sonraki yıllar içinde karbon stoklarında meydana gelebilecek değişikliklerin tahmin edilmesini sağlayacaktır. Bu Protokol Tarafları'nın bir araya geldiği Taraflar Toplantısı, ilk toplantısında veya bundan sonra ne zaman olabilirse, aşağıdaki konularla ilgili usul, kılavuz ve kurallar üzerinde karar alacaklardır : Sera etkisi yaratan gaz emisyonlarında, değişikliklerle ilgili insan kaynaklı ek faaliyetler, sinkler kullanılarak tarımsal topraklarda tasfiye, toprak kullanıma ilişkin değişim ve orman sınıflarının Ek 1'de yer alan Taraflar için belirlenmiş miktarlara eklenmesi ve çıkartılması - ki bu sonuncusu için, belirsizlikler, raporlamada şeffaflık, doğrulanabilirlik, İklimsel Değişiklik konusunda Devletler arası Panele ilişkin metodolojik çalışma,Taraflar Toplantısı'na ilişkin kararlar ve Madde 5'e uygun olarak Bilimsel ve Teknolojik Tavsiye amaçlı Yardımcı Organ Tarafından sağlanan tavsiyeler. Söz konusu bir karar, ikinci ve daha sonraki taahhüt dönemlerinde uygulanacaktır. Herhangi bir Taraf, birinci taahhüt dönemi için ilave insan kaynaklı faaliyetler konusunda söz konusu kararı uygulama yoluna gidebilir,ancak bu faaliyetler 1990 yılından bu yana gerçekleşmiş olmalıdır.

5. Ek 1'de yer alan ve Taraflar Toplantısı 9/CP.2 kararı uyarınca ikinci toplantısında tespit edilen baz yılı veya dönemine sahip piyasa ekonomisine geçiş sürecinde olan ekonomiler kendi taahhütlerini yerine getirmek için bu Madde kapsamındaki baz yılı veya dönemini kullanacaktır. Kongre'ye ilişkin Madde 12 kapsamında birinci ulusal bildirimini henüz gerçekleştirmemiş olan ve Pazar ekonomisine geçiş süreci içinde olan Ek 1'de yer alan herhangi bir Taraf, bu Madde kapsamında taahhütlerinin yerine getirilmesi amacıyla tarihsel baz yıl veya 1990'dan başka süre kullanmak isteğini de bu Protokol Tarafları'nın bir araya geldiği Taraflar Toplantısına bildirecektir. Bu Protokol Tarafları'nın bir araya geldiği Taraflar Toplantısı bu bildirimin kabul edilip edilmeyeceğine karar verecektir.

6. Bu Madde haricinde bu protokol kapsamındaki taahhütlerin yerine getirilmesinde bu Kongre'ye ilişkin Madde 4, Fıkra (6) göz önünde bulundurularak, Ek 1'de yer alan bu Protokol Tarafları'nın bir araya geldiği Taraflar Toplantısı tarafından, piyasa ekonomisine geçme süreci içinde olan ekonomilere belirli bir derecede esneklik sağlanacaktır.

7. 2008'den 2012'ye kadar olan birinci sayısallaştırılmış emisyon sınırlaması ve indirimi taahhüdü döneminde, Ek 1'de yer alan ve her bir Taraf için belirlenen miktar 1990 yılı veya baz yıl veya yukarıdaki Fıkra(6) 'ya uygun olarak belirlenen bir dönemde Ek A'da sıralanan sera gazlarına ilişkin toplam antrofogenik/insan türümsel karbondioksit emisyon değerinin 5 ile çarpılması ile elde edilen sonuç için Ek B'de açıklanan yüzdeye eşdeğerdir. Ek 1'de yer alan Taraflar (ki bunlar için toprak kullanımı değişimi ve ormancılığa 1990 yılında sera gazı emisyonun net kaynağını oluşturmaktadır) 1990 yılı emisyonları baz yılı veya süresi/periyodu içine 1990 yılı emisyonlarında baz yılı veya kaynaklarıyla toplam antropogenik/insan türümsel karbondioksit eşdeğeri emisyonları dahil edilecektir), belirlenen

miktarların hesaplanması amacıyla toprak kullanımı değişiminden yine 1990 yılında sinkler kullanılarak gerçekleştirilen tasfiyeler bundan indirilecektir.

8. Ek I'de yer alan Taraflar'dan herhangi biri, yukarıda Fıkra (7)'de atıfta bulunulan hesaplama amacıyla 1995 yılını hidroflorokarbon, perflorokarbon ve sülfür hekzaflorit için baz yıl olarak kullanabilir.

9. Ek I'de yer alan Taraflar için sonraki yıllara yönelik taahhütler bu Protokol'e ait Ek B'de düzenlenebilir, şu şartla ki bu düzenleme Madde 21 Fıkra (7) hükümlerine uygun olmalıdır. Bu Protokol Tarafları'nın bir araya geldiği Taraflar Toplantısı, yukarıda Fıkra 1'de atıfta bulunulan birinci görev süresinin sonundan önce en az yedi yıl içinde söz konusu taahhütlere ilişkin görüşmelere başlayacaktır.

10. Bir Tarafın Madde 6 veya Madde 17 hükümlerine göre bir diğer Taraftan talep ettiği herhangi bir emisyon indirme birimleri, veya belirlenen miktarın herhangi bir bölümü talep eden Taraf için belirlenen miktara ilave edilecektir .

11. Bir Tarafın Madde 6 veya Madde 17 hükümleri gereğince diğer Tarafa aktardığı herhangi bir emisyon indirme birimleri, veya belirlenen miktarın herhangi bir bölümü, Aktaran Taraf için belirlenen miktardan düşürülecektir.

12. Bir Tarafın Madde 12 hükümlerine göre bir diğer Taraftan talep ettiği tasdikli indirim birimleri talep eden Taraf için belirlenen miktarlara ilave edilecektir.

13. Taahhüt süresi içinde Ek I'de yer alan bir Tarafa ilişkin emisyonların bu Madde kapsamında belirlenen miktardan az olması halinde, o Tarafın talebi üzerine, izleyen taahhüt süreleri içinde, o Taraf için belirlenen miktara ilave edilecektir.

14. Ek I'de yer alan her bir Taraf, yukarıdaki Fıkra 1'de açıklanan taahhütleri, özelikle Kongre'ye ait Madde 4, Fıkra 8 veya 9'da belirlenmiş olanlar olmak üzere, gelişmekte olan ülke Taraflar üzerindeki sosyal,çevresel ve ekonomik ters etkileri asgariye indirecek şekilde uygulamak için elinden ne geliyorsa yapmaya çalışacaktır. Bu Fıkraların uygulanması konusunda, Taraflar Toplantısının ilgili kararlarına uygun olarak, bu Protokol Tarafları'nın bir araya geldiği Taraflar Toplantısı, ilk toplantısında, bu Fıkralarda atıfta bulunulan Taraflar üzerinde tepki önlemleri ve/veya iklim değişiklerinin ters etkilerini asgariye indirmek için gerekli girişimleri ele alacaktır. Ele alınacak konular arasında fon kurulması, sigorta ve teknoloji transferi olacaktır.

MADDE 4

1. Madde 3 kapsamındaki taahhütlerini yerine getirmek için bir anlaşmaya varmış Ek 1'de yer alan Tarafların bu taahhütleri karşıladığı varsayılacaktır, ancak Ek A'da sıralanan sera gazlarının emisyonlarına eşdeğer toplam entegre/bütünleşik antropogenik/insan türümsel karbon dioksit, Ek B'de açıklanan kantitatif emisyon sınırlaması indirim taahhütleri uyarınca ve Madde 3 hükümlerine uygun olarak hesaplanan miktarları aşmayacaktır. Anlaşmanın her bir Tarafına tahsis edilen ilgili emisyon seviyesi o anlaşmada açıklanacaktır.

2. Bu Protokolün şartları, bu anlaşmanın Tarafları tarafından bu anlaşma tarafından onaylanan, kabul edilen veya tasdik edilen araçlara ilişkin belgelerin emanete bırakılma tarihinde Sekreterya'ya bildireceklerdir. Sekreterlik, sırası geldiğinde, Kongre'nin Taraflarına ve imza sahiplerine anlaşmanın koşullarını açıklayacaktır.

3. Böyle herhangi bir anlaşma, Madde 3, Fıkra 7'de belirtilen uyma süresi için geçerliliğini koruyacaktır.

4. Tarafların, bölgesel ekonomik bütünleşme örgütü çerçevesinde, birlikte ve müşterek hareket etmesi halinde, bu Protokolün düzenlenmesinden sonra örgütün bileşimindeki herhangi birbir değişiklik, sadece bu değişikliğin ardından düzenlenen Madde 3 kapsamındaki taahhütlere ilişkin amaçlar için uygulanabilir.

Küresel Isınma İçin Türkiyenin Attığı adımlar Kyoto Protokolu

Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker, 6 Şubat’ta düzenledikleri bir zirve toplantısı ile Türkiye’nin Küresel Isınma Eylem Planı’nın içeriği hakkında basın mensuplarına açıklamalarda bulundular.

Dünya çapında pek çok ülkede yapılan çeşitli zirvelerde gündem maddeleri arasında hızla ilk sıralara yükselen küresel ısınma tartışmaları ve çözüm önerilerinin Türkiye’deki yansımasına dair ilk açıklamalara, son bir kaç ay içerisinde Türkiye’de yaşanan yağış azlığına bağlı kuraklık tedirginlikleri hakimdi. Üç bakanlık, küresel ısınmaya dair uzun vadeli önlemler kadar, bugün başkent Ankara ve bazı diğer illerimizde yaşanan içme suyu sıkıntılarını gidermek adına alınan tedbirleri ve projeleri de açıklayarak, Türkiye’nin yeni Su Yönetimi ve Denetimi Projeleri’ne dikkatleri çektiler.

Türkiye’de ilk defa ilgili kamu kuruluşlarınca yürütülen araştırmalar ve çalışmalar neticesinde küresel ısınmaya karşı bir eylem planı raporu hazırlandı ve bu rapor önümüzdeki hafta ilk kez Bakanlar Kurulu’na görüşülmek üzere sunulacak. 1997 senesinde Kyoto Protokolu’nu benimseyen ve imzalayan ülkeler arasında dahi olmayan Türkiye, komşu ve çevresindeki ülkeler iklim değişimini önleyici eylem raporlarının dördüncüsünü hazırlamışken, henüz birinci resmi raporunu devlet seviyesinde görüşecek ve hedefleri kamuoyu ile paylaşacak.

Önemli bakanlıkların başındaki bu üç bakanın her birinin doğrudan küresel ısınmadan çok kuraklık ve bireysel önlem uyarıları taşıyan açıklamalarına geçmeden önce, Dünya’yı bu noktaya getiren sürece kısaca göz atalım.

Türkiye’nin, Dünya’nın Küresel Isınma Etkinlik Haritasındaki Süreci
Kyoto Protokolu 1997 senesinde ilk kez benimsendiğinde Türkiye imza atan ülkeler arasında bulunmuyordu. Bu konuda yalnız da sayılmazdı, Amerika Birleşik Devletleri, gelişmekte olan ülkeler sınıflandırmasındaki Hindistan ve Çin’in hızlı büyümesini göstererek ABD’nin ekonomik rekabet gücünün darbe alacağını belirtti ve Bush yönetimi resmi olarak Kyoto Protokolu’nu geri çevirdi. Aynı anlarda Türkiye’de bir devlet yetkilisi de benzer bir açıklama yapıyordu, “Türkiye’de sanayi durur, çünkü biz henüz o seviyeye gelmedik”. Küçük bir oranda da olsa iklim bilimci bazı araştırmacıların da desteklediği bir fikir olarak bazı endüstriyel ülkeler, yaşanan iklim değişikliğinin insana bağlı bir süreç olmasının gerekmediği ve bunun dünyanın milyarlarca yıldır geçirdiği iklim değişimlerinden biri olmaktan ibaret olduğunu savundular ve protokolun şartlarını reddettiler.

Kyoto Protokolu, küresel ısınma ve iklim değişimine sebep olarak endüstrileşmeyi ve sera gazlarının emisyonlarını gösteriyor ve ülkelere tutturmaları gereken sera gazları emisyon hacimlerinin sınırlarını önceden belirliyor. Endüstriyel ülkelerin gaz emisyonlarını 1990 öncesi sınırlarına yeniden çekmelerini hedefliyor. Aradan geçen zamana rağmen Kanada, ABD, Avustralya gibi ülkeler hala beklenen hedefleri tutturmuş değiller, hatta Kanada yüzde 30 oranında limit üstünde bulunuyor.

Kyoto Protokolu’nun benimsediği kararlar Montreal’de 2005 yılında yapılan İklim Değişimi Konferansı’nda resmiyet kazandı. Katılımcı 190 ülkenin emisyon sınırlandırması hedefleri belirlendi ve Kyoto Protokolu’nun ilk sürecinin sonlanacağı 2012 yılına kadar bu hedeflerin tutturulması istendi. Montreal Konferans’ı esnasında Türkiye’nin bu konuda belirlenmiş bir devlet politikasının bulunmaması ve proaktif bir varlık gösterememesi, kendisini sera gazı emisyonu yapan ülkeler sınıflandırmasında Amerika Birleşik Devletleri ile aynı şartlara dahil olarak bulmasıyla sonuçlandı. Türkiye, ABD gibi bir ülkeyle hiç hak etmediği halde aynı sürece zorlandı ve 2012’ye kadar sera gazı emisyonlarını belirlenen hedefe çekmesi istendi.

2 Şubat 2007’de Paris’te yapılan ve 2.500 bilim insanının katıldığı İklim Değişimi Konferansı, son yıllarda yaşanan küresel ısınmanın insan kaynaklı olduğunun kesinlik kazandığının ve Kyoto Protokolu’nun tüm koşullarının acele hayata geçirilmesi gerektiğinin açıklanması açısından çok önemli: “1995 yılı sonrasında gerçekleşen küresel ısınma %99 insan kaynaklıdır ve 1850 yılından günümüze yaşanan en sıcak 12 yılın 11’i 1995 yılından sonra gerçekleşmiştir.”

Nihayet bir devlet politikasının ilk sürecinin başlatılması ve Türkiye’nin İklim Değişimi ve Küresel Isınma’yı kriter kabul eden ilk Eylem Planı’na giden sürecin kısaca hatırlatılmasının ardından basın toplantısını düzenleyen üç bakanımızın sözleri ağırlıklı olarak, kurak geçen bir kışın yaşattığı sıkıntılar üzerinde yoğunlaştı ve ancak kısmen küresel ısınmayı hedefliyordu.

Zirvenin ardından üç bakanın açıklamaları sırasıyla şöyle gelişti:

Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker
“Bu günkü sunuşumuzda, global ısınmanın uzun vadede Türkiye’yi tarımsal kuraklık bağlamında etkileyeceğinin bilincide olarak ve bu etkilerin sonuçlarının bertaraf edilmesi ve tarımı olumsuz yönde etkilememesi amaçlı tedbir önerilerimizden biri, tüm ilgili kuruluşların katılımıyla bir Tarımsal Kuraklık Koordinasyon Kurulu’nun kurulması ve çalışmalar yapmasıdır.

Bu arada tarımla ilgili olarak sulama suyunun ekonomik olarak kullanılması ve modern tekniklere geçilmesi ile ilgili aldığımız tedbirler bulunuyor ve bunlar da hayata geçiyor. Önümüzdeki yıllarda bu uygulamalara devam edilecek.

Son günlerin merak edilen bir tarımsal hususu olan tarımsal kuraklık şu anda Türkiye için bir risk oluşturmamaktadır. Spekülatif maksatla hububata dayalı olarak ifade edilen endişeler yersizdir. Ocak ayında alınan yağışla Çukurova Bölgesi’nde hububatta gerek çıkış ve gerek çimlenme sorunu aşılmıştır. Eğer Mart ve Nisan aylarındaki yağışlar yıllık ortalamalarında gerçekleşirse Türkiye’nin 2007 dönemindeki hububat üretim rekoltesinde bu şartlarda düşüş beklenmemektedir. Ben sözlerimi burada tamamlıyor sözü Sayın Enerji Bakanı’mıza devrediyorum, teşekkür ederim.”

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler
“Biz de bugün iklim değişikliklerinin Türkiye üzerinde etkilerini, özellikle enerji ve tabii kaynaklar ve mevcut barajlarımız açısından inceledik. Barajların doluluk oranına bağlı olarak bu yıl herhangi bir enerji sıkıntısı söz konusu değil. Bildiğiniz gibi ülkemizde yağışlar %50-55 oranında Mart, Nisan ve Mayıs aylarında gerçekleşiyor ve bu yağışların sıkıntıyı ortadan kaldırmasını bekliyoruz. Bu arada suyu, enerji haricinde ikinci önemli özelliği olan, sulama açısından da inceledik. Bölgesel olarak Büyük Menderes Havzası, Konya Kapalı Havzası ve Kızılırmak Havzası’nda bir miktar düşüş var. İçme suyundaki kullanım açısından Kocaeli, Bursa ve Ankara olarak üç ilimizde sıkıntı görünüyordu. Kocaeli ve Bursa’nın içme suyu sorunu gelen yağışlarla büyük ölçüde giderilmiş durumda. Ankara’da ise %9’luk bir doluluk oranı var ve Şubat - Mayıs arasındaki yağışlarla bu sıkıntının kalkacağını düşünüyoruz.

Bu arada, orta ve uzun vadede enerji hakkında neler yapabileceğimiz üzerinde göreve geldiğimiz andan itibaren çalışmalarımız sürüyor. Karbondioksit emisyonlarına neden olmayan çevre dostu enerji kaynakları olan; rüzgar enerjisi, güneş enerjisi, jeotermal enerji ve hidroelektrik santralleri konusunda çalışmalarımız devam ediyor ve özel sektörden, yatırımcılardan büyük talepler alıyoruz. Türkiye’nin jeotermal enerji ve diğer enerji kaynakları atlasını çıkardık.

Suyla ilgili hedefimiz 2023 yılından on yıl öncesine çekildi. Konya Kapalı Havzası ve Büyük Menderes Havzası’nda sulama projelerimiz devam ediyor. Bunlardan en önemlisi Konya Bölgesi’ne büyük bir canlılık katacak olan Mavi Tünel projesi. İhalesi yapıldı ve çalışma süratle sonuçlandırılacak. Ayrıca Zamantı Tüneli ve Derebucak sulaması da bu yıl zarfında tamamlanacak.

Önemli bir başka konu da enerji tasarrufu ve verimliliğini esas alan yasa tasarısıdır. Meclis’te komisyondan geçti ve Genel Kurul’da oylanacak. Böylece enerjiye bağlı çalışmalarımız büyük ölçüde tamamlanmış olacak.

Devlet Su İşleri, daha önce %7 civarında olan kapalı boru sistemine büyük ölçüde geçiş yaparak bu oranı %50 düzeyine çıkardı. Amacımız bu açık kanalların üstünü kapayarak buharlaşmanın önüne geçmek ve sulamayı yağmurlama ve damla sulama teknikleriyle daha verimli olarak gerçekleştirmek.

Bildiğiniz gibi su artık çok daha değerli, petrolün değeri artış ve düşüşler gösterebilirken suyun değeri gün geçtikçe artıyor. Bunun bilincinde olarak ve çevreyi göz önüne alarak, yatırımlarımızı çevreye rağmen değil, çevre için yapıyoruz. Bu bilinçle çalışmalarımız sürüyor, teşekkür ederim.”

Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe
“Artık dünyamızın değişmez bir gündemi var: Küresel Isınma ve İklim Değişikliği. Bu artık uluslarüstü bir mesele olarak bütün gündemlerin ana maddesini teşkil ediyor. Türkiye bu gerçeği yakından takip etmek ve kendi projeksiyonlarını yapmak durumunda. İşte bu nedenle bu son derece önemli durum karşısında üç bakanlık bu toplantıyla tavrımızı ortaya koymakla kalmıyoruz, mevcut durumun fotoğrafını çekiyoruz. Bundan sonra neler yapacağımızı toplatıya katılan müsteşarlarımız, teknisyenlerimizle görüşüyoruz ve onların hazırlayacağı bir raporla önümüzdeki yıllara ışık tutuyoruz.

İngiltere’de yapılan ve çevre bakanlarının katıldığı gayrı resmi bir toplantıda, bir senaryoya göre Akdeniz Havza’sının, Kuzey Avrupa’nın ve dünyanın diğer bölgelerinin iklim değişikliğinden nasıl etkileneceğini gördük. En çok etkilenecek bölgelerden biri Akdeniz Havzası’dır. Bu senaryoya göre tarımsal faliyetler Akdeniz Havzası’nda azalırken Kuzey Avrupa’da artacak.

Paris’de yapılan son toplantıda da açıklandığı gibi küresel ısınmanın insan unsurlarından kaynaklandığını, büyük sanayileşme ve kentleşme olgusunun bir noktada bunu tetiklediğini artık biliyoruz. Son yüzyılda atmosferdeki sıcaklık 0,74 °C artmıştır. 2004 yılı içindeki İklim Değişikliği Konferansı’nı imzaladık, parlamentodan geçirdik ve İklim Değişikliği Koordinasyon Toplantısı’nı bütün bakanlıklar, üniversiteler, sivil toplum örgütleri ve meslek kuruluşlarıyla birlikte yaparak birinci ulusal raporumuzu hazırladık.

Raporumuz, Türkiye’nin şu anda ne durumda olduğunu, emisyon değerlerini, önümüzdeki süreci nasıl yöneteceğini ve bu süreçte bütün kurumların hangi sorumluluğu alacağını dünyaya deklare ediyor. 1990 yılından 2004 yılına kadar 170 milyon ton olan emisyon miktarı 296 milyona çıkmıştır. Bunların %25’i ormanlar ve tarımsal alanlar marifetiyle yutulmuştur. Türkiye Kyoto’ya giden yolda iklim değişikliğine atfen hazırlamış olduğu bu raporla önemli bir adım atmıştır.

Kuraklık konusunda meteorolojinin bize verdiği rapor şöyledir: 1 Ekim - 1 Şubat arsındaki dört aylık sürede geçen yıla oranla %8’lik bir azalma söz konusudur.

Ancak şu anda Türkiye için bir kuraklıktan söz etmek meteoroloji raporlarına göre mümkün görünmüyor çünkü Türkiye’de Mart, Nisan, Mayıs aylarında daha fazla yağış alındığı hepimizin malumudur.

Burada daha fazla üzerinde durmamız gereken, yeraltı sularımızın kaçak kullanımı. Bu konuyla ilgili tüm bakanlıklar üzerine düşeni yapacaktır. Valiliklere genelge gönderdik, sulak alanların etrafındaki kaçak kuyular kapatılacak.

Suyun arz ve yönetimiyle ilgili sıkıntılar var. Talep yönetimi ve arz yönetimini birlikte bir toplantıda aynı masanın etrafında oturarak çözmüş olacağız.

Türkiye’de bazı şehirlerimizde içme suyu barajlarımızdaki su bugün alarm vermektedir. En başta Ankara geliyor. Bu konuda evdeki Ayşe Teyze’den ilkokul öğrencisi Hasan’a, kamyon şoförü Mehmed’den köylü Ali Amca’ya görevler düşüyor. Herkesin sorumlulukları var ve bunların bir kaçının altını çizmek istiyorum.

- Evlerde daha az enerji kullanan buzdolabı, çamaşır makinesi, ütü, ve az enerji tüketen ampuller kullanılmalı, çünkü çok enerji daha fazla emisyon demek, daha fazla küresel ısınma demektir.
- Buzdolapları evin en soğuk noktasına yerleştirilmeli.
- Çamaşır ve bulaşık makineleri tam dolu olarak çalıştırılmalı.
- TS damgalı ürünler kullanılmalı.
- Yiyecekleri düz tabanlı tavalar ve tencerelerde veya düdüklü tencerelerde pişirmeli.
- Lokanta ve işyerlerinde, kızartma yağları kanalizasyona dökülmemeli.
- Araçlarınızın karburatör, motor veya karterindeki atık yağlar kanalizasyona dökülmemeli. (Çünkü 1 litre yağ 1 milyon litre suyu kullanılmaz hale getiriyor.)
- Diş fırçalarken veya traş olurken musluk açık bırakılmamalı. (Bir tek musluktan bir ay boyunca damlama olması halinde, ayda bir buçuk ton su kaybı olmaktadır.)
- Radyatörlerin arkasına bir yüzü alimünyum folyo kaplı izopanlar yerleştirilmeli. (Bu ürünler yüzde 5 enerji tasarrufu sağlar)
- Binalar iyi giydirilmeli, izolasyonları tam yapılmalıdır.
- Araç sahipleri araçlarını rölantide uzun süre çalıştırmamalı ve hız limitinin üzerine çıkılmamalı. (Çünkü daha fazla yakıt tüketiyorlar ve daha fazla emisyona neden oluyorlar.)

Türkiye’nin yıllık enerji israfı 5-7 milyar Dolar’a tekabül ediyor. Hükümet olarak görevimiz kuralları koymak ve bunları denetlemek ancak bu işin onlarca aktörü olduğunu unutmayalım. Ben temenni ediyorum ki, Türkiye’m küresel ısınmadan ve iklim değişikliğinden en az etkilenecek ülke olsun.

En önemli çalışmalarımızdan biri Türkiye’nin ormanlarının geliştirilmesi. Türkiye, Amerika’da da, Finlandiya’da da yapılan yayınlardan da görüleceği gibi, Dünya’da ormanlarını geliştiren nadir ülkelerden. İklim değişikliğinin en büyük sigortası, su ve su kaynaklarının korunmasıyla ilgili yapılacak en önemli çalışmanın başında ormanlara sahip çıkmak geliyor. Havayı filtre ediyor, karbondioksiti absorbe ediyor, yutuyor, suyu muhafaza ediyor ve erozyonu önlüyor.”

Kaçak Su Kullanımı ve Denetimine Dair Projeler ve Önlemler
Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker
“Konya Ovası’nda, Harran’da, Trakya’da aşırı su kullanımı söz konusu maalesef. Son yıllarda buralarda yeraltı sularının belirgin şekilde düştüğünü biliyoruz. Bu konuda denetimler yapılıyor, kaçaklar yakalanıyor. Enerji Bakanlığı, su tüketimi denetlemesi ile yetkili bakanlık ve bu konuda gerekenler yapılıyor.

Tarım Bakanlığı olarak, 2006 yılında Kırsal Kalkınma Desteklenmesi diye bir proje başlattık. Bu uygulamayla modern sulama tekniklerini %50 oranında hibe yöntemiyle destekliyoruz. 2006’da Türkiye genelinde 220 civarında projeyi onayladık. Damla sulama tekniği gibi modern sulama teknikleri kullanan projelerle gelen vatandaşalarımızın maliyetlerinin yarısını karşılıyoruz.

İkinci önemli husus, eğitim konusu. Gerek aşırı su kullanımı, gerek yeraltı sularının uygunsuz kullanımı, gerekse salma sulama diye bildiğimiz geleneksel açık sistemlerle sulamanın zararlı olduğu, toprağa daha çok zarar verdiği ve aşırı buharlaşmayla su israfına yol açtığı, hem de toprağın organik yapısını bozduğunun üreticilere anlatılması gerekiyor.

Yayın politikamızda değişiklik yaparak 2006 - 2007 yılları içerisinde, bu bilgileri köylülerle paylaşmak üzere 20.000 köyü çalışma alanı olarak belirledik ve 2.500 ziraat mühendisi ve veteriner hekimi göreve aldık. Bu bir eğitim işidir, destek işidir.”

Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe:
“Aslında iki bakan arkadaşım konuya detaylı bir şekilde cevap verdiler ama Çevre ve Orman Bakanlığı olarak öteden beri yeraltı sularına karşı yapılan haksızlığı, bilinçsiz kullanmayı, gerek sanayi gerekse tarım, hakkını teslim etmek lazım. Yani Türkiye’de yeraltı suları bilinçsizce yalnızca tarımda kullanılmıyor. Bugün organize sanayi bölgelerindeki fabrikaların pek çoğu da maalesef yeraltı sularını kuyulardan çekiyor. Belki bir kısmı ruhsatlı ve izinlidir ama önemli bir kısnmının da ruhsatsız olduğunu biliyoruz. Bugünkü yapmış olduğumuz toplantı bizim hazırladığımız genelgelerle, Devlet Su İşleri’nin, bakanlıkların, kurumların bu ruhsatsız, kanunsuz tutuma karşı nasıl daha sıkı bir politika izleyeceğimiz belirtildi. Arkadaşlarımız bizden sonra oturacaklar ve bunun raporunu hazırlayacaklar. Bugün yapılan çalışmanın özünde aslında bu var. Belediyelerin parklarını, bahçelerini sulama suyunu arıtma tesislerindeki sulardan kullanmasını sağlamak, tarımsal faliyette kullanacak şekle getirmek. Yani atık su arıtılacak, tarımda kullanılacak, arıtılacak park ve bahçe sulamasında kullanılacak.”

Bakanlar daha sonra basın mensuplarının sorularına yanıtlar verip, teşekkür edip, ayrıldılar.

Doğanın Uyarı Sinyallerine Kent Planlamadan Bir Yanıt: Ekokentler

Doğanın dengesi bozuluyor... Sonunda uzun yıllardır anlatıladuran felaket senaryoları kendini göstermeye başladı.

Aslında doğa uyarılarını çok daha önceden vermeye başlamıştı; gariptir ki ancak hava sıcaklığındaki “ani” ve “korkutucu” değişimlerle, toplumun büyük kesimine kendini daha görünür ve hissedilir kılabildi. Süredürülebilirlik kavramıyla ilk kez, çevrenin “taşıma kapasitesi”ne dikkat çekilerek, kaynak kullanımında kuşaklar arası hakkaniyeti, kalkınma ile çevrenin birlikteliğini vurgulayan 1972'de Stockholm'de yapılan İnsan Çevresi Konferansı’nda tanışmıştık. Üzerinden tam 35 yıl geçmiş ve bu süreçte ekolojik denge konusunda daha pek çok uluslararası hareket gelişmiş olmasına rağmen, ancak henüz 1 yıl önce Kyoto Protokolü yürürlüğe girdi ve gelişmiş ülkeler sera gazı emisyonlarını 1990’daki düzeyin %5 altına indirmeyi kabul ettiler!

Ülke yönetimleri, ekonomik gelişmeyi her zaman için ekolojik dengenin üzerinde tutmuş olsalar da, kamuoyunda çevreci bir söylem gelişti ve ülke yönetimlerini bu konuda adımlar atmaya zorladı. Özellikle çevre bilincinin arttığı ülkelerde, görsel ve yazılı basın organlarının, sürekli tükenen ve kirletilen doğal kaynaklardan ve ekolojik tolerans sınırının aşıldığından bahseden yayınlarla, doğal kaynakları dengeli kullanma konusunda uyarılarda bulunduğunu görüyoruz..

Böyle bir süreçte ülkemizde, basında bu türden uyarıcı veya bilinçlendirici yayınlarla çok az karşılaşmak ve diğer taraftan idari organlardan da bu yönde atılan örgütleyici, yönlendirici ve zorlayıcı adımların böylesine düşük seviyelerde kaldığını görmek çok üzücü...

İstanbul’da, Metropoliten Planlama Merkezi (İMP) Sanayi Grubu’nun yaptığı araştırmalara göre; sanayi kuruluşlarının %97’sinin bir atık sistemi yok. Birinci derecede kirletici sanayi kurluşlarının payı ise %39’lar seviyesinde. Bununla beraber, en vazgeçilmez su kaynaklarının bulunduğu alanların, sadece konutlar tarafından değil aynı zamanda sanayi işletmeleri tarafından da işgal edildiği görülüyor. Hala evsel atıklarımızın geri dönüşümü için yerel yönetimlerce geliştirilmiş bir çöp toplama sistemimiz yok. Bu iş de (neyse ki) çöp ayırıcılar tarafından kısıtlı seviyede informel olarak yapılmaya çalışılıyor.

Bilimsel araştırmaları bir kenara koyalım, yıllardır çok yakın bir gelecekte karşılaşacağımızın söylendiği “su savaşları”nı, bu yıl barajlarımızdaki su seviyesi ve uluslararası gerginlikler bile çok olası gösteriyor.

Eşik değerleri aşılan doğa, zorunlu bir dönüşümü gereki kılıyor; kentler için ekoloji yaklaşımlı yeni çözüm arayışları neler olabilir? Neler yapılabilir? Kuşkusuz her faaliyet alanı için alınabilecek pek çok önlem ve atılabilecek adımlarla birlikte farklı çözüm arayışları da var. Kent bilimciler de bu arayış içinde olan gruplardan biri. Çünkü kentler doğa üzerindeki negatif baskının en çok hissedildiği alanlar. Hızla artan nüfus, tüketim alışkanlıkları ve üretim faaliyetleri ise bu baskıyı her geçen gün daha da artırıyor..

Tübitak yayınlarında, çevre, ekolojik denge, küresel ısınma gibi konulardaki gelişmelere ve araştırmalara önemli yer veriliyor. Bunlardan biri de geçtiğimiz aylarda Bilim Teknik Dergisi’nde yayınlanan, Elif Yılmaz’ın hazırladığı “Doğaya Dönüş İçin Fırsat: Ekokentler” başlıklı araştırma yazısı.

Çalışmada, küresel ısınma sorunundan referansla, 2015 yılında nüfusu 10 milyon sınırını aşacak kent sayısının 23’e çıkacağı ve bu kentlerin planlama ve teknoloji yönetiminin çok da iyi yapılamadığı gelişmekte olan ülkelerde yer alacağı söyleniyor ve megakentlerin çevresel etkilerinden bahsediliyor. Örneğin nüfusu 10 milyonun altında olan Londra’nın, gereksinimlerini karşılayabilmek için kendi yüzölçümünden 125 kez büyük bir alandan yararlandığı, ayrıca megakentlerin dünyanın yüzölçümünün %2’sini kaplamalarına rağmen kaynakların %75’ini kullandıkları ifade ediliyor. Eğer doğanın geri kalanını korumak ve gelişmekte olan ülkelerde yaşam kalitesini yükseltmek istiyorsak, yeni bir kent yaşamı biçiminin tek seçenek olduğu söyleniyor ve bunun içinde “yeşil megakentler” kurma yollarının aranmaya başlandığı ifade ediliyor.

Bu yaklaşım iki temel ilkeye dayanıyor; münkün olan her şeyi dönüştürmek ve otomobil kullanımını en aza indirgemek. Bununla birlikte, enerji verimli binalar yapmak, ilkim faktörünü dikkate alan tasarımlar geliştirmek, toplu taşımacılığı yaygınlaştırmak ve kenti oturma alanı, ticaret alanı ve sanayi alanı olarak ayırmaktansa, çalışma ve oturma alanlarını birbirine yakınlaştırma gibi yaklaşımlara dikkat çekiliyor. Çalışmada ekolojik yaklaşım uygulamaları için verilen örnekler şöyle; Avustralya’nın Melbourne kentinde kent meclisi, serinlik sağlamak amacıyla evlerin bahçelerine fıskiyeler, rüzgâr türbinleri ve güneş panelleri kurulmasını teşvik ediyor. Bu sayede evde kullanılan enerjinin %85’ini kendileri üretebiliyorlar. Ayrıca, çatılara kurulan yağmur suyu toplayıcılar sayesinde de gereksinim duyulan suyun %70’i elde edilebiliyor. Berlin’deyse Parlamento binasında ısınma amacıyla yakıt olarak bitkisel yağ kullanılması sayesinde karbondioksit salımı %94 oranında azaltılmış. Viyana’da kamuya ait bisikletler, herkesin kullanımına açık, isteyen bu bisikletleri ulaşım aracı olarak parasız kullanabiliyor. İzlanda’nın başkenti Reykjavik, hidrojen enerjili toplu taşıma araçlarında öncü kentlerden biriyken; ekokent projelerinde oldukça iddialı kentlerden biri olarak gösterilen Şanghay’da 100.000 binanın çatısına güneş paneli yerleştirilme projesi hükümet tarafından destekleniyor. Türkiye için ise, doğayı koruma amaçlı olmasa da, özellikle güney bölgelerde evlerin çatılarında yer alan güneş kolektörleri örnek olarak gösteriliyor.

Araştırmada dikkat çekilen bir diğer noktaysa, plancıların büyük kentlerdeki bu ekolojik çözüm arayışlarına karşın, gelişmekte olan ülkelerde kendiliğinden ortaya çıkan gecekondu bölgeleri. Yoğun ancak alçak yapılaşma özelliği, dar sokaklar ve caddeler, geniş kaldırımlar ve atık madddeleri kullanan çevre sakinleriyle bu bölgelerin ekokent tasarımcılarının tüm isteklerini karşılayan özellikler taşıdığı vurgulanıyor. Plancıların belki de gecekondu tarzı yapılanmanın içinden çeşitli öğeleri alıp, bunları altyapısı ve diğer temel hizmetleri planlanmış ekokentlerle bütünleştirebilecekleri ifade ediliyor. Kentin, geniş ve yüksek binalar olmadan da otomobille ulaşımı zorunlu kılmayacak kadar yoğun hale getirilebileceği; atık sudan, ambalaj naylonlarına kadar her şeyi geri kazanabilmeyi sağlayan sistemler kurulabileceği vurgulanıyor.

Büyük kentlerin tüketim maddelerinin, uzaktaki ülkelerden ithal edilmesi sürecinde yaşanan kayıpların toplumsal tepkilere yol açmasıyla, yerel üretimin teşvik edilmesi ve böylece “kent tarımı”nın gelişmesi ise, çalışma kapsamında yapılan bir diğer önemli vurgu. Plancıların bu noktaya kadar çok da farkında olmadıkları bu çözümün, gelişmekte olan dünya kentlerinde zaten uygulanmakta olduğuna dikkat çekiliyor. Yaklaşık 1 milyar kentlinin tarımcılık faaliyetleriyle uğraştığı ifade ediliyor. BM Kalkınma Programı’na bağlı çalışan Kent Tarımı Ağları’ndan Jac Smit’e göre, ekokentler tarım kentleri olmak zorunda, çünkü kent tarımı yeşil alanlar yaratıyor, suların geri dönüşümünü sağlıyor, nakliye maliyetlerini düşürüyor, toprağı erozyondan koruyor ve mikro klimaya olumlu etkileri var.

Çalışmada, ekokent arayışlarına uygulama örneği olarak, Şanghay Planı gösteriliyor. Çok hızlı bir büyüme gösteren Çin’in megakenti Şanghay’da kentin üçte birinin hâlâ tarım alanı olarak kullanıldığı ve kentte yaşayan yaklaşık bir milyon kişinin de tarım işçisi olarak çalıştığı belirtiliyor. Şanghay’ın çevresinde, yapılanmakta olan 10 uydu kent var ve bunlardan dördünün nüfusu en az yarım milyon civarında. Bunlardan biri ise iki yıl içinde Şanghay’a bir tünel ve köprüyle bağlanacak olan Chongming Adası.

Araştırmada, Şanghay Gelişim Planı Sorumlusu Ma Cheng Liang’ın kafasındaki ekolojik ada planına yer veriliyor; bu plan, 100 katlı gökdelenler yerine, çevresinde ormanlık alanlar, organik üretim yapan fabrikalar, göller ve golf sahaları olan alçak yapılanmanın egemen olduğu bir yaklaşıma dayanıyor. Adanın doğu kıyısında bir kaç ay içinde uygulamaları başlayacak olan, Dongtan adı verilen yeni kent projesine dikkat çekiliyor. Ana planı bir İngiliz şirketine ait olan projeye göre, 86 km2’lik alan 2040 yılına kadar yarım milyon kişinin yaşadığı yeni bir kent olacak. Bu kentte kirliliğin olmayacağı, otomobil kullanmayı gerektirmeyecek bir yapılanmaya gidileceği, yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanılacağı, atık suların dönüştürüleceği ve hatta adanın çöp alanında bir sulak alan yaratılıp milyonlarca kuşun koruma altına alınacağı belirtiliyor.

Çevresel sınırlarını sonuna kadar zorlamış bir ülke olan Çin’de, projeye, bu durumu düzeltmek için bir fırsat olarak bakıldığı ifade edliyor. Çin’deki kentleşme hızla artıyor; nüfusu 1 milyondan fazla olan 90 kentin bulunduğu ve önümüzdeki 30 yıl içinde kentlere göç etmeyi bekleyenlerin sayısının 400 milyon civarında olduğu, bu kentleşme sürecinde uygulanacak çevresel politikaların çok büyük önem taşıdığı vurgulanıyor. Bu nedenle de Dongtan’ın önemli bir deneyim olduğu ve plan başarılı olursa, zengin kentlerin bile çevreye zarar vermeden yaşama devam edebileceğini göstermiş olacağına dikkat çekiliyor. Ancak, bunu başarmak için ulaşım, enerji ve atık yok etme sistemlerinin çok iyi tasarlanması ve nüfusun dağılımının en doğru biçimde sağlanması gerektiği vurgulanıyor.


Şanghay’a bir tünel ve köprüyle bağlanacak uydu kentlerden biri olan Chongming Adası’ndaki Dongtan, tümüyle ekokent olarak tasarlanan ilk kent projesi.

Dongtan’ın Ekolojik Kent Planı'nın Özellikleri
- Kentin enerjisi tümüyle yenilenebilir kaynaklardan sağlanacak.
- Rüzgâr türbinlerine ve güneş panellerine ek olarak, atıkların dönüştürüldüğü ya da yok edildiği fabrikalarda elde edilen biyogaz da önemli bir enerji kaynağı olarak kullanılabilecek.
- Yarım milyon Dongtan sakini, birbirlerinden parklar, çiftlikler, göller ve turistik etkinlik alanlarıyla ayrılan üç ayrı ve yoğun bölgede yaşayacak.
- Çin’in kalabalık ve hareketli kentlerinin aksine, bu kent oldukça sakin olacak. İşyerleri ve diğer hizmet alanlarına evden yürüyerek gidilecek kadar yoğun, ancak kentin ısısını yükseltecek “sıcak adalar” oluşumuna yol açan yüksek yapılanmaya gerek kalmayacak kadar da rahat olacak”.
- İnsanların çoğu 6–8 katlı, havalandırmanın doğal olarak sağlanabildiği ve böylece klima kullanımının en aza indirgendiği apartman dairelerinde oturacak.
- Biri içme suyu, diğeri geri dönüştürülmüş ve tuvaletlerle bahçe sulama gibi işlerde kullanılacak olan “gri su” olamak üzere iki ayrı su sisteminden yararlanılacak (Bunun temiz su tüketimini üçte iki oranında düşüreceği söyleniyor).
- Otomobil kullanımı yasaklanmayacak ama şimdiki kadar da kolay olmayacak. Kent merkezine ulaşabilmek için kat edilecek yollara kurulacak trafik işaretleri sistemi, her zaman önceliği hidrojen yakıtlı toplu taşıma araçlarına verecek. (Ne var ki, bu otomobil karşıtı politikaların ne kadar uygulanabileceğini zaman gösterecek).


- Şanghay’dan gelen köprüyü kullanan araç sahipleri, köprü çıkışında arabalarını park edip Dongtan içinde gitmek istedikleri yere bisiklet ya da otobüsle gidecekler.

Dongtan’ın 25.000 nüfuslu ilk bölgesinin 2010’da tamamlanması bekleniyor. Burada yaşayanların, anakaradaki otellerde ve sergi salonlarında çalışacakları öngörülüyor. Daha sonra ise, golf sahaları, binicilik alanları ve yat limanları gibi turistik alanların yapılacağı ekleniyor.

Bununla birlikte proje ile ilgili eleştiriler de ifade ediliyor. Bunlardan bazıları; golf sahasıyla sürdürülebilir yaşam ilkelerinin uyuşmadığı, yiyecek yetiştirmek için kullanılabilecek arazilerin golf sahası olarak kullanımının doğru olmadığı, Dongtan’ın nüfusunun kırsal kesimden geleceklerle artmasının öngörüldüğü bu durumda kentin kişi başına 2,2 hektarla Çin ortalamasının üstünde olan ekolojik ayakizi oranını artıracağı ve Şanghay’a bu kadar yakın olmasından dolayı çevresel bütünleşmesinin tehdit altında olacağı şeklinde. Aynı zamanda, Dongtan’ı besleyen köprünün, eğer kent turistik bir çekim merkezi halini alamazsa, Şanghay’da çalışanlar için bir uydu kent görevi göreceğinden aynı zamanda ona zarar da verebileceği ifade ediliyor.

Tüm bu eleştirilere karşın, Dongtan’ın şimdiden birçok kente öncülük yapmaya başladığı, bölgede iki ekokent projesinin daha planlanmakta olduğu belirtiliyor. Dongtan’ın dışında Çin’de ekokent adayı olarak Huangbaiyu gösteriliyor ve bu iki planın farklılıkları vurgulanıyor; Dongtan bir iş kenti olma özelliğini taşıyorken, Huangbaiyu’da sürdürülebilirliğin ve güçlü bir toplumsal yaşamın kurulması hedefleniyor. Bir diğer farklılık olarak ise, tümüyle devlet eliyle yürütülen Dongtan Projesine karşın, Huangbaiyu’nun yarı özel kuruluşların da dahil olduğu bir proje olması.

Görüldüğü kadarıyla, doğanın yükselen uyarıları sonunda bazı uygulamalarla yanıtlanmaya çalışılıyor. Ancak örnekler çok kısıtlı ve henüz tam olarak başarıya ulaşmış bütüncül bir ekokent pratiğine sahip değiliz. Yine de, ufak da olsa, dünyanın bir yerlerinde, özellikle gelişmekte olan bir ülkede, bu yönde adımlar atıldığını görmek sevindirici.

--------------------------------------------------------------------------------------------

Kaynaklar
Bilim ve Teknik Dergisi, Elif Yılmaz, “Doğaya Dönüş İçin Fırsat: Ekokentler, Ekim 2006
İMP Sanayi Grubu, İstanbul Sanayi Birimleri Teknik Altyapı Analizi, 2005

Doğanın Uyarı Sinyallerine Kent Planlamadan Bir Yanıt: Ekokentler

Doğanın dengesi bozuluyor... Sonunda uzun yıllardır anlatıladuran felaket senaryoları kendini göstermeye başladı.

Aslında doğa uyarılarını çok daha önceden vermeye başlamıştı; gariptir ki ancak hava sıcaklığındaki “ani” ve “korkutucu” değişimlerle, toplumun büyük kesimine kendini daha görünür ve hissedilir kılabildi. Süredürülebilirlik kavramıyla ilk kez, çevrenin “taşıma kapasitesi”ne dikkat çekilerek, kaynak kullanımında kuşaklar arası hakkaniyeti, kalkınma ile çevrenin birlikteliğini vurgulayan 1972'de Stockholm'de yapılan İnsan Çevresi Konferansı’nda tanışmıştık. Üzerinden tam 35 yıl geçmiş ve bu süreçte ekolojik denge konusunda daha pek çok uluslararası hareket gelişmiş olmasına rağmen, ancak henüz 1 yıl önce Kyoto Protokolü yürürlüğe girdi ve gelişmiş ülkeler sera gazı emisyonlarını 1990’daki düzeyin %5 altına indirmeyi kabul ettiler!

Ülke yönetimleri, ekonomik gelişmeyi her zaman için ekolojik dengenin üzerinde tutmuş olsalar da, kamuoyunda çevreci bir söylem gelişti ve ülke yönetimlerini bu konuda adımlar atmaya zorladı. Özellikle çevre bilincinin arttığı ülkelerde, görsel ve yazılı basın organlarının, sürekli tükenen ve kirletilen doğal kaynaklardan ve ekolojik tolerans sınırının aşıldığından bahseden yayınlarla, doğal kaynakları dengeli kullanma konusunda uyarılarda bulunduğunu görüyoruz..

Böyle bir süreçte ülkemizde, basında bu türden uyarıcı veya bilinçlendirici yayınlarla çok az karşılaşmak ve diğer taraftan idari organlardan da bu yönde atılan örgütleyici, yönlendirici ve zorlayıcı adımların böylesine düşük seviyelerde kaldığını görmek çok üzücü...

İstanbul’da, Metropoliten Planlama Merkezi (İMP) Sanayi Grubu’nun yaptığı araştırmalara göre; sanayi kuruluşlarının %97’sinin bir atık sistemi yok. Birinci derecede kirletici sanayi kurluşlarının payı ise %39’lar seviyesinde. Bununla beraber, en vazgeçilmez su kaynaklarının bulunduğu alanların, sadece konutlar tarafından değil aynı zamanda sanayi işletmeleri tarafından da işgal edildiği görülüyor. Hala evsel atıklarımızın geri dönüşümü için yerel yönetimlerce geliştirilmiş bir çöp toplama sistemimiz yok. Bu iş de (neyse ki) çöp ayırıcılar tarafından kısıtlı seviyede informel olarak yapılmaya çalışılıyor.

Bilimsel araştırmaları bir kenara koyalım, yıllardır çok yakın bir gelecekte karşılaşacağımızın söylendiği “su savaşları”nı, bu yıl barajlarımızdaki su seviyesi ve uluslararası gerginlikler bile çok olası gösteriyor.

Eşik değerleri aşılan doğa, zorunlu bir dönüşümü gereki kılıyor; kentler için ekoloji yaklaşımlı yeni çözüm arayışları neler olabilir? Neler yapılabilir? Kuşkusuz her faaliyet alanı için alınabilecek pek çok önlem ve atılabilecek adımlarla birlikte farklı çözüm arayışları da var. Kent bilimciler de bu arayış içinde olan gruplardan biri. Çünkü kentler doğa üzerindeki negatif baskının en çok hissedildiği alanlar. Hızla artan nüfus, tüketim alışkanlıkları ve üretim faaliyetleri ise bu baskıyı her geçen gün daha da artırıyor..

Tübitak yayınlarında, çevre, ekolojik denge, küresel ısınma gibi konulardaki gelişmelere ve araştırmalara önemli yer veriliyor. Bunlardan biri de geçtiğimiz aylarda Bilim Teknik Dergisi’nde yayınlanan, Elif Yılmaz’ın hazırladığı “Doğaya Dönüş İçin Fırsat: Ekokentler” başlıklı araştırma yazısı.

Çalışmada, küresel ısınma sorunundan referansla, 2015 yılında nüfusu 10 milyon sınırını aşacak kent sayısının 23’e çıkacağı ve bu kentlerin planlama ve teknoloji yönetiminin çok da iyi yapılamadığı gelişmekte olan ülkelerde yer alacağı söyleniyor ve megakentlerin çevresel etkilerinden bahsediliyor. Örneğin nüfusu 10 milyonun altında olan Londra’nın, gereksinimlerini karşılayabilmek için kendi yüzölçümünden 125 kez büyük bir alandan yararlandığı, ayrıca megakentlerin dünyanın yüzölçümünün %2’sini kaplamalarına rağmen kaynakların %75’ini kullandıkları ifade ediliyor. Eğer doğanın geri kalanını korumak ve gelişmekte olan ülkelerde yaşam kalitesini yükseltmek istiyorsak, yeni bir kent yaşamı biçiminin tek seçenek olduğu söyleniyor ve bunun içinde “yeşil megakentler” kurma yollarının aranmaya başlandığı ifade ediliyor.

Bu yaklaşım iki temel ilkeye dayanıyor; münkün olan her şeyi dönüştürmek ve otomobil kullanımını en aza indirgemek. Bununla birlikte, enerji verimli binalar yapmak, ilkim faktörünü dikkate alan tasarımlar geliştirmek, toplu taşımacılığı yaygınlaştırmak ve kenti oturma alanı, ticaret alanı ve sanayi alanı olarak ayırmaktansa, çalışma ve oturma alanlarını birbirine yakınlaştırma gibi yaklaşımlara dikkat çekiliyor. Çalışmada ekolojik yaklaşım uygulamaları için verilen örnekler şöyle; Avustralya’nın Melbourne kentinde kent meclisi, serinlik sağlamak amacıyla evlerin bahçelerine fıskiyeler, rüzgâr türbinleri ve güneş panelleri kurulmasını teşvik ediyor. Bu sayede evde kullanılan enerjinin %85’ini kendileri üretebiliyorlar. Ayrıca, çatılara kurulan yağmur suyu toplayıcılar sayesinde de gereksinim duyulan suyun %70’i elde edilebiliyor. Berlin’deyse Parlamento binasında ısınma amacıyla yakıt olarak bitkisel yağ kullanılması sayesinde karbondioksit salımı %94 oranında azaltılmış. Viyana’da kamuya ait bisikletler, herkesin kullanımına açık, isteyen bu bisikletleri ulaşım aracı olarak parasız kullanabiliyor. İzlanda’nın başkenti Reykjavik, hidrojen enerjili toplu taşıma araçlarında öncü kentlerden biriyken; ekokent projelerinde oldukça iddialı kentlerden biri olarak gösterilen Şanghay’da 100.000 binanın çatısına güneş paneli yerleştirilme projesi hükümet tarafından destekleniyor. Türkiye için ise, doğayı koruma amaçlı olmasa da, özellikle güney bölgelerde evlerin çatılarında yer alan güneş kolektörleri örnek olarak gösteriliyor.

Araştırmada dikkat çekilen bir diğer noktaysa, plancıların büyük kentlerdeki bu ekolojik çözüm arayışlarına karşın, gelişmekte olan ülkelerde kendiliğinden ortaya çıkan gecekondu bölgeleri. Yoğun ancak alçak yapılaşma özelliği, dar sokaklar ve caddeler, geniş kaldırımlar ve atık madddeleri kullanan çevre sakinleriyle bu bölgelerin ekokent tasarımcılarının tüm isteklerini karşılayan özellikler taşıdığı vurgulanıyor. Plancıların belki de gecekondu tarzı yapılanmanın içinden çeşitli öğeleri alıp, bunları altyapısı ve diğer temel hizmetleri planlanmış ekokentlerle bütünleştirebilecekleri ifade ediliyor. Kentin, geniş ve yüksek binalar olmadan da otomobille ulaşımı zorunlu kılmayacak kadar yoğun hale getirilebileceği; atık sudan, ambalaj naylonlarına kadar her şeyi geri kazanabilmeyi sağlayan sistemler kurulabileceği vurgulanıyor.

Büyük kentlerin tüketim maddelerinin, uzaktaki ülkelerden ithal edilmesi sürecinde yaşanan kayıpların toplumsal tepkilere yol açmasıyla, yerel üretimin teşvik edilmesi ve böylece “kent tarımı”nın gelişmesi ise, çalışma kapsamında yapılan bir diğer önemli vurgu. Plancıların bu noktaya kadar çok da farkında olmadıkları bu çözümün, gelişmekte olan dünya kentlerinde zaten uygulanmakta olduğuna dikkat çekiliyor. Yaklaşık 1 milyar kentlinin tarımcılık faaliyetleriyle uğraştığı ifade ediliyor. BM Kalkınma Programı’na bağlı çalışan Kent Tarımı Ağları’ndan Jac Smit’e göre, ekokentler tarım kentleri olmak zorunda, çünkü kent tarımı yeşil alanlar yaratıyor, suların geri dönüşümünü sağlıyor, nakliye maliyetlerini düşürüyor, toprağı erozyondan koruyor ve mikro klimaya olumlu etkileri var.

Çalışmada, ekokent arayışlarına uygulama örneği olarak, Şanghay Planı gösteriliyor. Çok hızlı bir büyüme gösteren Çin’in megakenti Şanghay’da kentin üçte birinin hâlâ tarım alanı olarak kullanıldığı ve kentte yaşayan yaklaşık bir milyon kişinin de tarım işçisi olarak çalıştığı belirtiliyor. Şanghay’ın çevresinde, yapılanmakta olan 10 uydu kent var ve bunlardan dördünün nüfusu en az yarım milyon civarında. Bunlardan biri ise iki yıl içinde Şanghay’a bir tünel ve köprüyle bağlanacak olan Chongming Adası.

Araştırmada, Şanghay Gelişim Planı Sorumlusu Ma Cheng Liang’ın kafasındaki ekolojik ada planına yer veriliyor; bu plan, 100 katlı gökdelenler yerine, çevresinde ormanlık alanlar, organik üretim yapan fabrikalar, göller ve golf sahaları olan alçak yapılanmanın egemen olduğu bir yaklaşıma dayanıyor. Adanın doğu kıyısında bir kaç ay içinde uygulamaları başlayacak olan, Dongtan adı verilen yeni kent projesine dikkat çekiliyor. Ana planı bir İngiliz şirketine ait olan projeye göre, 86 km2’lik alan 2040 yılına kadar yarım milyon kişinin yaşadığı yeni bir kent olacak. Bu kentte kirliliğin olmayacağı, otomobil kullanmayı gerektirmeyecek bir yapılanmaya gidileceği, yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanılacağı, atık suların dönüştürüleceği ve hatta adanın çöp alanında bir sulak alan yaratılıp milyonlarca kuşun koruma altına alınacağı belirtiliyor.

Çevresel sınırlarını sonuna kadar zorlamış bir ülke olan Çin’de, projeye, bu durumu düzeltmek için bir fırsat olarak bakıldığı ifade edliyor. Çin’deki kentleşme hızla artıyor; nüfusu 1 milyondan fazla olan 90 kentin bulunduğu ve önümüzdeki 30 yıl içinde kentlere göç etmeyi bekleyenlerin sayısının 400 milyon civarında olduğu, bu kentleşme sürecinde uygulanacak çevresel politikaların çok büyük önem taşıdığı vurgulanıyor. Bu nedenle de Dongtan’ın önemli bir deneyim olduğu ve plan başarılı olursa, zengin kentlerin bile çevreye zarar vermeden yaşama devam edebileceğini göstermiş olacağına dikkat çekiliyor. Ancak, bunu başarmak için ulaşım, enerji ve atık yok etme sistemlerinin çok iyi tasarlanması ve nüfusun dağılımının en doğru biçimde sağlanması gerektiği vurgulanıyor.


Şanghay’a bir tünel ve köprüyle bağlanacak uydu kentlerden biri olan Chongming Adası’ndaki Dongtan, tümüyle ekokent olarak tasarlanan ilk kent projesi.

Dongtan’ın Ekolojik Kent Planı'nın Özellikleri
- Kentin enerjisi tümüyle yenilenebilir kaynaklardan sağlanacak.
- Rüzgâr türbinlerine ve güneş panellerine ek olarak, atıkların dönüştürüldüğü ya da yok edildiği fabrikalarda elde edilen biyogaz da önemli bir enerji kaynağı olarak kullanılabilecek.
- Yarım milyon Dongtan sakini, birbirlerinden parklar, çiftlikler, göller ve turistik etkinlik alanlarıyla ayrılan üç ayrı ve yoğun bölgede yaşayacak.
- Çin’in kalabalık ve hareketli kentlerinin aksine, bu kent oldukça sakin olacak. İşyerleri ve diğer hizmet alanlarına evden yürüyerek gidilecek kadar yoğun, ancak kentin ısısını yükseltecek “sıcak adalar” oluşumuna yol açan yüksek yapılanmaya gerek kalmayacak kadar da rahat olacak”.
- İnsanların çoğu 6–8 katlı, havalandırmanın doğal olarak sağlanabildiği ve böylece klima kullanımının en aza indirgendiği apartman dairelerinde oturacak.
- Biri içme suyu, diğeri geri dönüştürülmüş ve tuvaletlerle bahçe sulama gibi işlerde kullanılacak olan “gri su” olamak üzere iki ayrı su sisteminden yararlanılacak (Bunun temiz su tüketimini üçte iki oranında düşüreceği söyleniyor).
- Otomobil kullanımı yasaklanmayacak ama şimdiki kadar da kolay olmayacak. Kent merkezine ulaşabilmek için kat edilecek yollara kurulacak trafik işaretleri sistemi, her zaman önceliği hidrojen yakıtlı toplu taşıma araçlarına verecek. (Ne var ki, bu otomobil karşıtı politikaların ne kadar uygulanabileceğini zaman gösterecek).


- Şanghay’dan gelen köprüyü kullanan araç sahipleri, köprü çıkışında arabalarını park edip Dongtan içinde gitmek istedikleri yere bisiklet ya da otobüsle gidecekler.

Dongtan’ın 25.000 nüfuslu ilk bölgesinin 2010’da tamamlanması bekleniyor. Burada yaşayanların, anakaradaki otellerde ve sergi salonlarında çalışacakları öngörülüyor. Daha sonra ise, golf sahaları, binicilik alanları ve yat limanları gibi turistik alanların yapılacağı ekleniyor.

Bununla birlikte proje ile ilgili eleştiriler de ifade ediliyor. Bunlardan bazıları; golf sahasıyla sürdürülebilir yaşam ilkelerinin uyuşmadığı, yiyecek yetiştirmek için kullanılabilecek arazilerin golf sahası olarak kullanımının doğru olmadığı, Dongtan’ın nüfusunun kırsal kesimden geleceklerle artmasının öngörüldüğü bu durumda kentin kişi başına 2,2 hektarla Çin ortalamasının üstünde olan ekolojik ayakizi oranını artıracağı ve Şanghay’a bu kadar yakın olmasından dolayı çevresel bütünleşmesinin tehdit altında olacağı şeklinde. Aynı zamanda, Dongtan’ı besleyen köprünün, eğer kent turistik bir çekim merkezi halini alamazsa, Şanghay’da çalışanlar için bir uydu kent görevi göreceğinden aynı zamanda ona zarar da verebileceği ifade ediliyor.

Tüm bu eleştirilere karşın, Dongtan’ın şimdiden birçok kente öncülük yapmaya başladığı, bölgede iki ekokent projesinin daha planlanmakta olduğu belirtiliyor. Dongtan’ın dışında Çin’de ekokent adayı olarak Huangbaiyu gösteriliyor ve bu iki planın farklılıkları vurgulanıyor; Dongtan bir iş kenti olma özelliğini taşıyorken, Huangbaiyu’da sürdürülebilirliğin ve güçlü bir toplumsal yaşamın kurulması hedefleniyor. Bir diğer farklılık olarak ise, tümüyle devlet eliyle yürütülen Dongtan Projesine karşın, Huangbaiyu’nun yarı özel kuruluşların da dahil olduğu bir proje olması.

Görüldüğü kadarıyla, doğanın yükselen uyarıları sonunda bazı uygulamalarla yanıtlanmaya çalışılıyor. Ancak örnekler çok kısıtlı ve henüz tam olarak başarıya ulaşmış bütüncül bir ekokent pratiğine sahip değiliz. Yine de, ufak da olsa, dünyanın bir yerlerinde, özellikle gelişmekte olan bir ülkede, bu yönde adımlar atıldığını görmek sevindirici.

--------------------------------------------------------------------------------------------

Kaynaklar
Bilim ve Teknik Dergisi, Elif Yılmaz, “Doğaya Dönüş İçin Fırsat: Ekokentler, Ekim 2006
İMP Sanayi Grubu, İstanbul Sanayi Birimleri Teknik Altyapı Analizi, 2005
 
eXTReMe Tracker